igek

İGE-K (İnsani Gelişme Endeksi – Kamuoyu)

“İnsani-Gelişme-Endeksi-Kamuoyu”-E-Kitapçığı-Yayınlandı

Kişisel deneyimlere Dayalı İnsani Gelişme Endeksi’nin sonuçları açıklandı. İGE- K olarak adlandırılan endekse göre insani gelişme seviyemiz 100 üzerinden 59.3. En yüksek puana sahip insani gelişme bileşeni barınma (78.8), en düşük bileşen ise sosyal hayat (30.7)

 

İnsani Gelişme Endeksi –Kamuoyu (İGE-K) bireylerin kendi deneyimlerini veri olarak kullanıyor.

İnsani Gelişme UNDP öncülüğünde gittikçe yaygınlaşan bir kavram. UNDP insani gelişme yetkinliklerini oluşturan koşulları dört ana başlıkta topluyor; siyasi ve toplumsal katılım, çevresel sürdürülebilirlik, insani güvenlik ve insan hakları ile eşitlik ve sosyal adalet. Bu koşullara bağlı olarak insani gelişmenin göstergeleri ise üç ana başlıkta inceleniyor; uzun ve sağlıklı yaşam, ortalama eğitim süresi ve insanca yaşamayı sağlayacak gelir. İGE-K çalışması UNDP’nin bu kavramsal çerçevesinden hareket ediyor. Buna göre oluşturduğu sorular üzerinden bireylere kendi hayat deneyimlerini soruyor; oturduğu evdeki fiziki koşullar nasıl, sağlık hizmetlerine erişebiliyor mu, istediği eğitimi aldı mı, kişisel geliri nelere müsaade ediyor gibi. Bir başka açıklama ile İGE-K insanların toplumun geneli ile ilgili kanaatlerini değil, kendi bireysel deneyimlerini esas alan bir mantık izliyor.

İGE –K   Saha araştırmasına dayalı bir endeks çalışması            

İGE-K için öncelikle ilgili literatür taranarak insani gelişmeyi ölçme konusunda kullanılabilecek kavramsal çerçeve oluşturuldu. Endeks sistemi belirlendi. Buna göre oluşturulan soru kağıdı ile bir saha araştırması yaptırıldı. Saha araştırması sonuçları endeks sistemi içerisinde değerlendirilerek İGE-K ve alt bileşen sonuçlarına ulaşıldı. Böylece veri seti bir endeks yapısına dönüştürüldü ve sonuçlar endeks puanı olarak incelendir. Toplam 61 soru 9 alt bileşen içinde incelendi. Çalışmanın finansmanı İNGEV kaynaklarından sağlandı. Saha araştırması Ekim-Kasım 2016 içinde, CATI sistemi ile 27 ilde 1660 görüşme ile yürütüldü.

 

İnsani Gelişme Seviyemizi gösteren İGE –K skoru 100 üzerinden 59.3, en yüksek alt bileşen barınma (78.8) ve en düşük skor ise sosyal hayat (30.7);

İnsani gelişme seviyemizi belirleyen puan 100 üzerinden 59.3. Bu çalışma alanında ilk olduğundan başka ülkelerle veya geçmişle karşılaştırılarak bu seviye ile ilgili bir yorum yapmak imkanı yok. Alınabilecek maksimum puan olan 100 ve minimum puan olan 0 teorik olan ve pratikte karşılaşılamaz seviyeler. Bu nedenle İGE-K puanı olan 59.3  ortanın üstü, gelişme alanı ve ihtiyacı yüksek bir seviye olarak adlandırılabilir

İGE-K skorunu yukarı yönde etkileyen 3 alt bileşen bulunuyor. Barınma (78.8), İnsani Güvenlik (74.3) ve sağlık (70.5) bireylerin kendi hayat deneyimlerine göre ortalama skor olan İGE-K ‘ya göre ciddi olarak yüksekler.

Buna karşılık sosyal hayat (30.7), bireysel ekonomi (43.6) ve eğitim (46.3) yine bireysel deneyimlere göre, insani gelişme seviyemizi alta çeken, ortalamanın ciddi olarak altında kalan bileşenler.

igek-ve-alt-bileşenleri

Bölgesel dağılımda önemli bir nokta Güneydoğu Anadolu bölgesinin ciddi ölçüde ortalamanın altında bir insani gelişme deneyimine sahip olması. İGE-K 59.3 iken Güneydoğu Anadolu bölgesinde skor 50.1’e düşüyor. Bunun dışında bölgeler ortalamanın biraz üstünde ve biraz altında dağılım gösteriyorlar.

Önemli bir diğer sonuç, insani gelişmenin yüzde 20’lik gruplara göre gösterdiği farklılıklar.  İnsani Gelişme skorunun oldukça yüksek olduğu birinci yüzde 20’lik grupta İGE-K  80.1 puan alırken, beşinci yüzde 20’lik grupta bu puan  37.0’a düşüyor.  İnsani Gelişme açısından çok farklılaşmış bir toplum özelliği gösteriyoruz.

En yüksek puanı alanı barınma alt bileşeni (78.8)  içinde konutun ısınması ve yiyecek için gereken gaz temini gibi konular kişisel problemin çok az yaşandığı konular olarak öne çıkıyor.  Barınma koşullarını görece olumsuz etkileyen problem alanlarını ise  temiz yakın çevre (69,6) ile yakın çevrenin gürültüsüz olma durumu  (65.3)  oluşturuyor.

Toplamda yüksek endeks puanı alan insani güvenlik bileşeninde özellikle bir soru diğerlerinden ayrışarak çok daha düşük kalıyor; günlük hayatta terör tehlikesi hissetmemek (49.9). Terörün ilgili dönemde günlük hayatı ciddi bir şekilde etkilediği bu şekilde de belirlenmiş oluyor. Öte yandan, komşularla olan ilişkilerde  din-mezhep-etnik farklılıklardan ötürü bir sorun yaşamıyorum (83.3) ve inançlarıma uygun yaşamak konusunda bir sorun hissetmiyorum (83.3) yüksek puanlarla  toplumsal dokumuzun uzlaşmaya ve bir arada yaşamaya yatkınlığını gösteriyor.

İGE-K’yı oluşturan alt bileşenler içinde yine yüksek bir seviye gösteren diğer bir konuda sağlık alanında yaşanan deneyimler(70.5). Sağlık hizmetlerine erişim, sağlık hizmetlerinin finansmanı bu yüksek puanı özellikle olumlu olarak etkiliyor. Buna karşılık temiz ve güvenilir gıda ile beslenme (66.5) ile sağlık ortalamasının en alt değişkeni durumunda.

İGE-K’yı oluşturan değişkenler içinde en düşük puan alan sosyal hayat (30.7). Spor karşılaşmalarını izlemeye gitmek (17.7) , sanatsal faaliyetleri izlemeye gitmek (26.6)gibi çok düşük değerler ortaya çıkıyor. En düşük 5. yüzde 20’lik grupta  sosyal  hayat puanı 6 seviyesine kadar düşüyor. Oldukça  içe dönük bir hayat yaşıyoruz.

Bireysel ekonomi İGE-K ortalamasının altında kalan ve insani gelişme seviyemizi aşağıya çeken diğer önemli bir bileşen (43.6) . Burada en dikkat çekici nokta birinci yüzde 20’lik grupla (86.1) ile beşinci yüzde 20’lik grup arasındaki büyük kırılma (8.4) . Dördüncü yüzde 20’lik grup bile çok yetersiz bir seviye gösteriyor (25.6) Toplumsal bölüşüm yapımızdaki bozukluğu net bir şekilde görüyoruz. Gelirin hayat standardını belirleyen en temel faktör olduğunu varsayarsak, üzerinde en fazla durmamız gereken, konu belki de bu bozulmadır.

İnsani Gelişme ortalamamızı aşağıya çeken üçüncü önemli unsur ise eğitim (46.3)  Okulda alınan eğitimin mesleki yönlendirme sağlamış olması ve yine alınan eğitimin yeteneklerimi geliştirmeye destek olması gibi unsurlar eğitim konusundaki kişisel deneyimlerin zayıf kalmasına yol açıyor. Eğitim çoğumuzun içinde bir “uhde” durumunda.

İGE-K ortalamasına yakın puan (60.5) alan toplumsal katılım alt bileşeni oldukça dağınık sonuç veren değişkenlerden oluşuyor. Dernek, vakıf, parti gibi sivil toplum kuruluşlarında üye olarak bulunmak (17.7) internet, gazete,TV gibi medyadan doğru haber almak (46.9) ile çevresel hayatı etkileyen kamusal projelerde fikir verebilmek (33.3) toplumsal katlım seviyemizin an zayıf değişkenleri. Buna karşılık görüşlerimi ifade ettiğim için baskıya uğramaktan endişe duymuyorum (88.4), son aylarda yapılan tartışmalar açısından bakıldığında şaşırtıcı denebilecek ölçüde yüksek bir endeks puanı alıyor.

İGE-K’ya bu linkten ücretsiz ulaşmak için tıklayınız…

ActHuman-Yoğun-Bir-İlgi-İle-Gerçekleşti...

Act*Human Yoğun Bir İlgi İle Gerçekleşti…

 

 

Act*Human İnsani Gelişme Zirvesi, 600 kişinin katılımı ile Swissotel’de gerçekleştirildi. Başak Şengül’ün moderatörlüğünü üstlendiği Zirve’nin konuşmacıları yoğun ilgi gördü. Zirve,  İNGEV Başkanı Vural Çakır’ın konuşması ile açıldı. 

The Coca Cola Company Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Muhtar Kent “Gelecek: Sosyal Şirket” hakkında önemli paylaşımlarda bulunurken, 21. Yüzyılın en sıra dışı kitaplarından biri olan SAPIENS ve HOMO DEUS’un yazarı Prof. Yuval Noah Harari, yarının kısa tarihini özetleyerek, insanlığı bekleyen gelecek hakkındaki düşüncelerini paylaştı. Harari, “21. Yüzyılın Yeni Zorlukları”ndan bahsederken, vizyoner konuşması ile katılımcılardan büyük beğeni topladı. 

The Economist’in ileri teknoloji içerikli kültür eki 1843’ün Genel Yayın Yönetmeni Emma Duncan “İnsani Gelişmeyi Şekillendirmede Şirketler” hakkında konuştu. 21. yüzyılın en önemli ekonomi düşünürlerinden biri olan Duncan konuşmasında şirketin insani gelişmenin şekillenmesindeki önemine değindi. UNDP Özel Sektör Direktörü Marcos Neto ise “İş Dünyası ile Sürdürülebilir Kalkınma” hususunda bilgilendirme yaparken, UNDP’nin 2030 yılına kadar 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefinin gerçekleştirilmesinde attığı adımlardan bahsetti. 

İNGEV Başkanı Vural Çakır ve İGE – İ Proje Koordinatörü Doç. Dr. Murat Şeker, “İnsani Gelişme Endeksi – İlçeler” ve “İnsani Gelişme Endeksi- Kamuoyu Algısı” başlıklarında bilimsel verilerle önemli paylaşımlarda bulundular.

Act*Human Zirvesi’nin kilometre taşlarından biri de “Mülteci Ressamlar ve Çocuklar” resim sergisi oldu. “Mutluluk, Özgürlük ve Karşılaşma” temaları üzerinden yapılan eserler, konferans boyunca sergilendi. Sultangazi Bahattin Yıldız Anadolu Lisesi’nde, toplam altı geçici Eğitim Merkezi’nden gelen öğrencilere proje danışmanlığı ve koordinatörlüğünü ünlü ressam İsmail Acar yaptı.

Act*Human Zirvesi’nde etkin sivil toplum kuruluşları ile şirketlerin birbirlerini daha iyi tanımasını sağlayacak bir özel sektör-sivil toplum buluşması sağlandı. Bunun için on yedi farklı sivil toplum kuruluşundan oluşan bir mini-fuar düzenlendi. Bu kuruluşlar salona canlı bağlanarak kendilerini izleyicilere tanıttılar. 

Act*Human Zirvesi’nin sonunda İNGEV’in yürüttüğü İnsani Gelişme Endeksi – İlçeler araştırmasında dereceye giren belediyeler ödüllerini İNGEV Başkanı Vural Çakır’dan aldılar.  

 

vural çakır

başak şengül

emma duncanmarcos neto

murat şeker

ismail acarvural-çakır-igei

tüik-nüfus-artışı

Yeni TÜİK Araştırması: Türkiye Nüfusunun Ortanca Yaşı Yükseldi

Türkiye nüfusu 31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla 79 milyon 814 bin 871 kişi oldu

Türkiye’de ikamet eden nüfus 2016 yılında, bir önceki yıla göre 1 milyon 73 bin 818 kişi arttı. Erkek nüfus 40 milyon 43 bin 650 kişi olurken, kadın nüfus 39 milyon 771 bin 221 kişi oldu. Buna göre toplam nüfusun %50,2’sini erkekler, %49,8’ini ise kadınlar oluşturdu.

Türkiye’nin yıllık nüfus artış hızı, binde 13,5 olarak gerçekleşti

Yıllık nüfus artış hızı 2015 yılında ‰13,4 iken, 2016 yılında ‰13,5 oldu.

İl ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı %92,3 oldu

İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin oranı 2015 yılında %92,1 iken, bu oran 2016 yılında %92,3’e yükseldi. Belde ve köylerde yaşayanların oranı ise %7,7 olarak gerçekleşti.

(indirmek için tıklayınız)

insani-gelişme-endeksi-ilçeler-sonuçları-belli-oldu

İGE-İ Sonuçları Belli Oldu

İlçelerin İnsani Gelişme Aşamaları Açıklandı…
İnsani Gelişme Endeksi –İlçeler (İGE-İ) Raporu tamamlandı

İngev tarafından yapılan insani Gelişme Endeksi –İlçeler (İGE-İ) sonuçları belli oldu. Buna göre çok yüksek insani gelişme anlamına gelen Yeşil bölgede sırası ile şu ilçeler yer alıyor.

Act-Human-Insani-Gelisme-Zirvesi-Basin-Bulteni---Ingev-1

 

İNGEV Başkanı Vural Çakır’ın değerlendirmesi şöyle;
“çok değerli bir ekip tarafından yürütülen bu çalışma ile ilçelerimizin performanslarını nesnel olarak ölçen bir sistem geliştiriyoruz. Daha önemlisi, hangi alanlarda nasıl yatırımlarla daha yüksek gelişmişlik seviyesine ulaşılabilir şeklinde geleceğe yönelik bir destek sağlamak amacındayız. Böylece yönetsel kılavuz olabilecek bir çerçeve de olacak. Yerel yönetimlerle birlikte çalışarak en aksiyon alınabilir noktalarda ilerleme kaydedilebileceğini umuyoruz”
İGE-İ olarak adlandırılan İnsani Gelişme Endeksi – İlçeler araştırması, Türkiye’de 30 büyükşehir il sınırı içinde yer alan en yüksek nüfusa sahip 150 ilçeyi kapsadı. İlçe düzeyinde sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlere yönelik bileşenlerden oluşan İGE-İ, yönetişim, sosyal kapsama, ekonomik durum, eğitim, sağlık, sosyal yaşam, çevre ve ulaşım başlıkları altında toplam 50 göstergeyi içerdi. Göstergeler arasında istatistiki verilerin dışında, belediyelerin faaliyet raporları, kurumsal internet siteleri, sosyal ağ paylaşımları ve “gizli müşteri” yöntemi ile elde edilen veriler de kullanıldı.

Araştırmayı yürüten İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Murat ŞEKER, “bu yıl ilki açıklanan İGE-İ’nin yıllar itibariyle tekrarlanmasıyla ilçelerdeki insani gelişmenin izlenmesinin sağlanacağı; bu bağlamda yerel yönetimlerin faydalanabileceği önemli bir veritabanının oluşturulacağını ifade etti”. İnsani gelişmenin yerel düzeyde yapılacak eylem planlarıyla yükseltilmesini, özellikle belediyelerin bu alandaki faaliyetlerini yoğunlaştırmalarına ve etkinleştirmelerine bağlayan Doç. Dr. Murat ŞEKER, “yerel yönetimlerin yaptıkları etkinlikler ve harcadıkları bütçenin merkezine insani gelişmeyi koydukları ölçüde, hizmet ettiği bölge insanının gelişimine katkıda bulunacağını “söyledi.

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’nin en büyük ilçeleri olarak düşünülebilecek 150 ilçe genel olarak değerlendirildiğinde orta düzeyde insani gelişmenin olduğu tespit edildi. Analiz kapsamındaki 150 ilçe arasında Ankara’dan Çankaya, Yenimahalle ve Keçiören, İstanbul’dan Kadıköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Bakırköy, Şişli, Fatih, Ataşehir ve Üsküdar, Antalya’dan Muratpaşa ve Konyaaltı, Eskişehir’den Odunpazarı ve Tepebaşı, Bursa’dan Nilüfer ve Osmangazi, Kocaeli’den ise İzmit ilçeleri en yüksek insani gelişmenin tespit edildiği ilçeler olarak sıralandı.

Act-Human-Insani-Gelisme-Zirvesi-Basin-Bulteni---Ingev-2

 

 

İGE –İ Kategori Sonuçları da Belli Oldu

Araştırma ana endeksin yanısıra 7 kategoride de de sonuçları belirledi. Bu kategoriler Yönetişim performasını,sosyal kapsamayı,ekonomik durumu,sağlık hizmetlerini,sosyal yaşamı ve çevresel performansı kapsıyor. Buna göre ilk 5 de yer alan belediyeler sırası ile aşağıdaki tabloda yer alıyor.

İGE –İ Kategori Sonuçları da Belli Oldu

İletişim için Berk Çoker ve Binnur Çakır.0216 54050 21

http://www.ingev.org

İNGEV Hakkında: Ülkemizdeki insani gelişmeyi desteklemek üzere kurulmuş olan İnsani Gelişme Vakfı (İNGEV); öncelikle yoksullukla mücadele ve gelir dağılımının iyileşmesi konularına odaklanır. Amacına uygun olarak karar vericilere yardımcı olacak analizler ve sosyal politika önerileri yapar. İNGEV aynı zamanda ilgili kamu kuruluşları, yerel yönetimler, uluslararası kuruluşlar, üniversiteler ve özel sektör kuruluşları ile işbirliği yaparak, içinde yer alacağı uygulama projeleri geliştirir. İşbirliğine, dayanışmaya, ortak akla ve üretime inanan İNGEV’in faaliyetlerinde ana değeri samimiyettir. İNGEV yaptığı iyi işlerle alanında hem ülkemizde hem de dünyada referans kabul edilmeyi hedefliyor. Vakfın kuruluşuna öncülük yapan Vural Çakır aynı zamanda Vakıf Başkanlığını da üstlenmiştir. İNGEV’in Stratejik Yönetim Danışma Kurulu’nda ise alanında çok başarılı işler yapmış olan ülkemizin çok önemli uzmanları yer alıyor: Osman Saffet Arolat, Ferhat Boratav, Ebru Arzu Çağdaş, Vural Çakır, Tonguç Çoban, Nuri Berk Çoker, Evren Doğanç, Elif Dürüst, Ziya Hakan Ergin, Dehşan Ertürk, Arkın Eyvazoğlu, Hüseyin Güner, Fuat Keyman, Steve Kretschmer, Halil Nalçaoğlu, Necati Özkan, Hasan Yalçın, Taylan Yıldız, Binnur Çakır, Renan Burduroğlu, Levent Özkula.

 

İnsani Gelişme Endeksi-İlçeler(İGE-İ) haberini indirmek için tıklayınız…

İstanbul-nüfusta-birinci,-yaşam-kalitesinde-beşinci

İstanbul nüfusta birinci, yaşam kalitesinde beşinci

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 yılı Ekim döneminde geçen yılın
aynı dönemine göre 500 bin kişi artarak 3 milyon 647 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 1,3 puanlık artış ile
%11,8 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 1,5 puanlık artış ile %14,1 olarak
tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 1,9 puanlık artış ile %21,2 olurken,15-64 yaş
grubunda bu oran 1,3 puanlık artış ile %12 olarak gerçekleşti.

(İndirmek için tıklayınız)

Türkiye’de Yaşlı Bakım Hizmetlerinin Proaktif Yönü

İNGEV “Türkiye’de Yaşlı Bakım Hizmetlerinin Proaktif Yönü” Çalışmasını Tamamladı

türkiyede-yaşlı-bakım-hizmetlerinin-proaktif-yönü

Türkiye’de Yaşlı Bakım Hizmetlerinin Proaktif Yönü ve Mali Yükü Analiz Etüt Araştırmasını tamamladı.

Yakın gelecekte gündemize gelecek sosyal konulardan biri de yaşlılık… Nüfus projeksiyonlar  2023 yılında Türkiye’de  her 10 kişiden birinin, 2050’de her 4 kişiden birinin, 2075’de ise her 3 kişiden yaşlı olacağını gösteriyor. Türkiye’nin yaşlı bakım hizmetlerinin finansal planlaması ve Türkiye koşullarına uygun bakım modellerini geliştirmek için çok az zamanımız var.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı için yapılan çalışma ile 2023 yılına kadar Türkiye’de yaşlı nüfusun büyüklüğü ve bakım hizmetlerinin maliyeti ne olacak, yaşlı bakım hizmetlerini geliştirmek için neler yapabiliriz sorularına yanıt bulmaya çalıştık. Çalışmanın Türkçe ve İngilizce özetine aşağıda, raporun tamamına http://ailetoplum.aile.gov.tr/yayinlar/indirilebilir-yayinlar/bilim-serisi adresinden ulaşabilirsiniz.

Araştırma Özeti

Çalışma 2016 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı için yapılmıştır. Çalışmada Türkiye’deki yaşlı nüfusun büyüklüğünün coğrafi bölgelere göre dağılımının belirlenmesi ve halihazırda ASPB’nin yaşlılara sunduğu bakım hizmetlerinin gelecekte yaratacağı mali yükün tahmin edilmesi amaçlanmıştır.

Çalışma kapsamında ilk olarak dünyada ve Türkiye’de yaşlı nüfusun tarihsel gelişimi ve bakım modelleri incelenmiş ardından TÜİK nüfus projeksiyonu verileri kullanılarak farklı sosyal hizmet modelleri için altyapı ve işletme maliyetleri tahmin edilmiştir. Son bölümde ise mevcut bakım hizmetlerinin bugünkü durumu, iyileştirilmesi için öneriler ve yaşlı bakım hizmeti konusunda alternatif hizmet önerileri ele alınmıştır.

Nüfus projeksiyonları Türkiye’de 2023 yılında her 10 kişiden birinin, 2050’de  her 4 kişiden birinin, 2075’de ise her 3 kişiden birinin yaşlı nüfus içinde olacağını tahmin etmektedir. Ortalama yaşam süresindeki artış gelecek yıllarda en yaşlı olarak tanımlanan (85 yaş ve üzeri) nüfusun da artmasına yol açacaktır. Yaşlı nüfus içinde ortalama yaşam süresinin artması  ile zaman içinde kurumsal bakım  ihtiyacı duyacak grup büyürken sağlık harcamaları da artacaktır. Türkiye ve gelişmiş ülkelerin yaşlanma hızı karşılaştırıldığında Türkiye’nin yaşlanmanın finansal yükünü ve bakım hizmetlerini planlamak için oldukça sınırlı zamanı olduğu açıktır.

Türkiye’de kamu kaynaklı yaşlı bakım hizmetleri nakit yardım ve sınırlı sayıda yaşlıyı kapsayan kurumsal bakım hizmetlerinden oluşmaktadır. 2015 itibariyle 9,5 milyon yaşlının sadece %1,7’si kamu kaynaklı bir tür bakım hizmeti almıştır.

Kamu kaynaklı bakım hizmetlerinin mali yükünü 2023 yılına kadar tahmin etmek için üç senaryo geliştirilmiştir. Birinci senaryoda kamu kaynaklı kurusal bakım hizmet talebinin bugün ile aynı seviyede olacağı, ikinci senaryoda talebin 21 OECD ülkesinde kurumsal bakım hizmeti alan yaşlı nüfus oranına ulaşacağı, üçüncü senaryoda ise TAYA 2011 araştırmasında yaşlılık döneminde kurumsal bakım hizmeti almak istediğini beyan edenlenlerin oranı temel alınmıştır. Üç senaryo da bakım hizmet modelleri aynı kaldığı durumda gelecek talebi karşılamanın çok zor, talep karşılansa bile operasyonel ve altyapı maliyetlerinin çok yüksek olacağını göstermektedir.

Bu durum Türkiye’de sosyal hizmetlerin yeniden yapılandırılmasına ve yeni bakım modellerinin sisteme alınmasına yönelik acil düzenleme ihtiyacını göstermektedir. Çalışmada  yaşlı bakım hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik öneriler dört başlıkta toplanmıştır;  yaşlı bakım  hizmetlerine ihtiyaç duyan kitlenin sisteme kolay erişimi, bakım  hizmet sunum ve sorumlulukların yerel ve merkezi yönetimler tarafından paylaşılması, yaşlılara yönelik sağlık ve sosyal bakım hizmetlerinde bütüncül yaklaşım, bakım hizmet modellerinin çeşitlendirilmesi, özellikle evde bakım hizmet modelinin geliştirilmesi.

2

İNGEV Başkanı Vural Çakır: “Tüketici “survivor” oldu ama bu yıl ihtiyatlı davranacak”

Türkiye’deki tüketici ‘survivor’. Bu tespit Ipsos hisselerini devrettikten sonra İNGEV’i kuran Vural Çakır’a ait. Çakır Türkiye’de tüketicinin darbeye, terör saldırılarına rağmen paniğe kapılmayıp normal hayatına devam ederek survive ettiğinin altını çizdi. Vural Çakır, tüketicinin bu anlamda büyük sorumluluk gösterdiğini vurguladı.

“Başka bir ülke olsa marketler yağmalanır, bankalardan paralar çekilirdi” diyen Vural Çakır, “Bunun ardından terör eylemleri oldu, tüketici yine her şeyi normal tutmaya devam etti, aşırı tepki vermekten kaçındı. Her görüşten insan ne gerekiyorsa onu yaptı. İnsanlar bu garip sürece farklı tepki verse şu anda başka bir ekonomik noktada olabilirdik” tespitini yaptı.

Çakır’a göre bundan sonra artık bir perspektif verilmesi gerekiyor: “Artık insanlar normalleşme ile ilgili bir perspektif bekliyor. OHAL şu zaman bitecek, ekonomi ile ilgili şöyle bir süreç işleyecek gibi… Teknik programların ötesinde asıl meseleye dokunan, ihtiyatlı tüketim davranışına yol açan, yatırımı erteleten ortamın düzeltilmesi, sistemin normalleşmesi için bir şeylerin yapılması gerekiyor.”

Ulusal birliğimizin çimentosu tüketim

► Zor bir yılın ardından geriye dönüp baktığınızda tüketici davranışlarından sizi en çok ne şaşırttı 2016’da?

Türkiye’deki tüketim davranışları siyasi krizlerden az etkileniyor. 15 Temmuz’da yaşananlar, başka bir ülkede yaşansa muhtemelen marketler yağmalanır, bankalardan paralar çekilirdi. Türkiye’de ise çok kısa bir tepkiden sonra tüketici normal günlük hayata adapte oldu. Genel olarak Türkiye’de insanların siyasi ortamdan etkilenme düzeyi düşük, bir alışkanlık durumu söz konusu. Günlük hayatı sürdürme konusunda bir irade var, bu pozitif bir durum. Siyasi krizlerde panik olmuyorlar, dolayısıyla siyasi krizleri derinleştirecek davranışlarda bulunmuyorlar. Siyasal ortam görece olarak daha az etkiliyor ekonomiyi. İnsanlar çok çabuk normal hayatına döndü.

► Bu neden kaynaklanıyor, ‘biz neler gördük, neler atlattık’ güveni mi?

Evet o da var ama bence bu çok ciddi bir tüketim alışkanlığından kaynaklanıyor. Tüketim bizim ulusal birliğimiz, ortak değerimiz. Son 20-30 yılda biz toplum olarak tüketmeyi çok sevdik. Markalı ürün tüketmeyi çok sevdik. Bu bizi birleştiren, ulusal birliğimizin çimentosu diye şaka yollu söylediğim bir şey oldu. Tüketmeye olan ilgimiz, bu hayat tarzını daha ileri götürmeye olan hırsımızdan vazgeçmemeye çalışıyoruz. Ama buna rağmen tüketici ihtiyatlı bir tavır sergilemeye de başladı.

Tüketicilerin yüzde 67’si her ay taksit ödüyor

► Tüketicinin bu ihtiyatlı tavrı 2017’de ne kadar sürer sizce?

2017’de ihtiyatlı bir döneme gireceğimizi düşünüyorum. Tüketicilerin yüzde 70’i sabit gelirli. Kamu tarafında en fazla enflasyon kadarlık bir gelir artışı söz konusu. Bu refahı artıran değil, durum koruyan bir artış ve bunun satın almaya döndüğü yer sabit bir büyüme demek. Özel sektörde de zamlar yine enflasyon seviyesinde olacak gibi görünüyor. Refah artmayınca tüketici gelirinde oynayabileceği kalemlere bakıyor. Hane bütçesinin çok önemli bir kısmı gıda, haberleşme, konut. ulaşım gibi vazgeçilemeyen sabit giderlerden oluşuyor. Bu yüzde 70’i buluyor. Kalan alan ev eşyası, hazır giyim, dışarıda harcadığımız para kalıyor. Krizde ev eşyası, hazır giyim perakende ve otel, restoran harcamaları hemen etkileniyor. Sabit giderlerde ise ürün portföyü etkileniyor, fiyat avantajı daha fazla aranmaya başlanıyor. Marka portföyünü değiştirip değeri aynı ama fiyatı daha düşük markalara doğru bir arayış olduğunu görüyorsunuz. Son Bankalar Birliği rakamına göre 20 milyon insan tüketici kredisi kullanmış durumda. Dolayısıyla toplumun yüzde 67’si taksit ödüyor. Alanınız çok sınırlı.

Lüks segmentte düşüş olmaz orta üstte sorun yaşanacak

► Dar alanda kısa paslaşmalar…

Aynen. Tüketim portföyünü hafifçe değiştirip, tasarruf edebileceği yerden ederek kendine bir alan açmaya çalışacak. Sözünü ettiğim ev eşyaları, hane dışı tüketim ve hazır giyim işleriyle uğraşanlar ise tüketimlerinde daha ciddi oynamalar yapacaklar.

► Peki ya üst gelir grubu?

Yüzde 3-4 olarak hesaplanan üst gelir grubu ile iş yapan biriyseniz sorun yok. Orada büyüme devam edecek. En lüks segmentte bir düşüş olmaz ama onun bir altında, bizim üst orta dediğimiz segmentte yine büyüyememe sorunu olacak. En fazla sıkıntı çekecek olan segmentler orta ve orta üst. Yani özet olarak 2017’nin ilk 6 ayında siyasi gündemin çok ağırlıklı olacağını düşünürsek ihtiyatlı, zor bir 6 ay geçeceğini söyleyebiliriz. Sonrası ortamın nasıl sakinleştiğine bağlı.

Referandum olursa her şey ikinci yarıya ertelenir

► Siz de sonbaharda bir toparlanma mı bekliyorsunuz?

Burada yatırımcıların, ekonomik kararların rasyonel bir biçimde alındığına ikna olması çok önemli. Umuyorum ki bu en kısa sürede olur. Türkiye’nin ekonomik ortamının normal koşullara göre yönlendirildiği, siyaset ve ideolojinin etkisinin sınırlı hale geldiğini hepimizin görmesi lazım.

► Muhtemel referandum nasıl etkiler tüketiciyi sizce?

Sertleşen bir ortam yaratacak referandum. Ocak ve şubat ayları zaten hazırlıkların yapıldığı bir dönemdir, martta ürünler ortaya çıkar ve iletişim artar. Ancak tam da o dönem bir siyasi gerilimle geçerse, firmalar tüm planlarını referandum sonrasına öteleyecek ve ilk 4 ayı bu anlamda kaybedeceğiz. Herkes yatırım ve planlarını referandum sonuçlarının çıkacağı döneme erteleyecek. Referandum başkanlık sisteminin gerçekleşmesi ile sonuçlanırsa birçok yasal düzenlemeyi de gerektirecek. Bu düzenlemelerin her biri bir tartışma konusu olacak ve ekonomi üzerinde çok ağırlıklı bir siyasi etki süreci başlayacak. Bu da önümüzdeki döneme dair en büyük bilinmezlik faktörü ve risk.

KÜÇÜLMEDE ‘SURİYELİ KATKISINA RAĞMEN’ VURGUSU

Vural Çakır, Türkiye ekonomik hayatına yaklaşık 3 milyon Suriyelinin dahil olduğunu, ekonomideki küçülmede ‘Suriyelilerin yaptıkları katkıya rağmen’ vurgusunu çok önemsediğini vurguladı. Çakır, “Bu insanlar Türkiye’de tüketiyorlar, ulaşım, gıda, telekom… Sadece 400 bini kamplarda ama geri kalanı şehirlerde tüketime dahiller. Türkiye bu yılı tüketim harcamalarında sabit fiyatlarla muhtemelen yüzde yarım küçülme, cari fiyatlarla ise yüzde 7-8 büyüme ile kapatacak. Bu da enflasyona yakın bir rakamı. 2.7 milyon Suriyeli dahil olmasına rağmen… Zaten önümüzdeki yıl Türkiye’ye gelecek yabancı paranın büyük bölümünün, mültecilere yardım için değişik kuruluşlar aracılığı ile geleceğini öngörüyoruz” diyor.

DEPRESİF HAL TÜKETİMİ KAÇINILMAZ OLARAK ETKİLİYOR

Rusya krizinin uzun sürmesi ve terör eylemleri ile turist sayısındaki yüzde 40’lık düşüş özellikle İstanbul’da giyim perakendesi ve ev dışı tüketimi çok ciddi etkiledi. Bu sektörler yerlilere kaldı. Yas psikolojisi ile depresif hal kaçınılmaz ve bu da tüketim davranışını etkiliyor. Çok fazla ışık görünmüyor. Ciddi olarak stratejik bir akla ihtiyacımız var.

BİR TEK KİŞİ BİLE “BİZ NEDEN AVRUPA KUPASI’NDAYIZ” DEMEZ

Avrupa Birliği ile ilişkiler önemli bir gündem. Tüketici bu cephedeki gerilime nasıl tepki veriyor? Vural Çakır bu soruyu Türkiye’de Avrupalılığın tartışılmaz bir kabul olduğunun altını çizerek yanıtladı: “’Derin Türkiye’ dediğim bir şey var. Derin Türkiye Avrupalı olduğumuz konusunda şüphe duymuyor. Hiç kimse bu Fenerbahçe niye final four’da diye sormaz, Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’nde ne işi var, ne güzel Asya Kupası var diye düşünmez. Milli Takımımızın Avrupa Şampiyonası’nda ne işi var diye kimse düşünmez. Türkiye topraklarının yüzde 90’ı Asya’dadır ama kimse bunu düşünmez. Derin Türkiye’de Avrupa ile simgeleşen insan hakları ve hukuk anlayışı içselleşmiştir. Avrupa Birliği ile ilgili günlük tartışmaların üzerine çıkarsanız, Türkiye’nin stratejik olarak seçtiği yolun bir simgesi o. Irak ya da Suudi Arabistan, ya da Çin istemiyor Türkiye’deki insanlar, Avrupa Birliği ülkesi olmak istiyor. AB ile gerginlik havası Türkiye’nin çıkarına işleyen bir şey değil ancak görünen o ki bizi gergin bir dönem bekliyor.”

TÜKETİMDE MUHAFAZAKARLAŞMAK

Bu referandum bir sistem değişimi için yapılacak, dolayısıyla daha sert, daha kopuşmalara aday olacak. Bu nedenle ekonomi açısından tehlikeli. Suriye’deki mücadele, terör örgütlerinin içeri doğru yaptığı ataklar… Bu noktada insanların tüketim davranışının muhafazakarlaşmasını bekliyorum.

KİMSE İNSANİ GELİŞME İLE ÇOK DA FAZLA İLGİLENMEZKEN

Vural Çakır, Ipsos hisselerinin tamamını satmasının ardından profesyonel yöneticilik görevinden de ayrılıp kurucusu olduğu İnsani Gelişme Vakfı’nın (İNGEV) yönetimine geçti. Neden şimdi? “Kimsenin insani gelişme ile çok da fazla ilgilendiği yok şimdilerde. Siyaset gündemi o kadar çok meşgul ediyor ki insani gelişmişlikle kimse ilgilenmiyor gibi ama çok önemli” diyen Çakır, Türkiye’de insanların yüzde 16-17’sinin sürekli yoksulluk içinde olduğunu söyledi. Konuşulan bütün rakamlar ortalama, ancak 13-14 milyon insan sürekli yoksulluk içinde, işsizlikteki artış yakıcı bir sorun.

“Bunun sosyal yanı henüz ortaya çıkmadı ama orada çok büyük bir problem var” diyen Çakır önümüzdeki dönem gelir dağılımdaki eşitsizliğin ve gençlerdeki işsizliğin yarattığı sorunları daha fazla konuşacağımızı vurguladı. 2.7 milyon mültecinin sadece 15 bini çalışma izni almış durumda, gerisi çok kötü şartlarda… Bu ortam insani gelişmeye yönelik araştırmaları önemli hale getiriyor. Bu paralelde çalışıyor İNGEV. Çakır, şimdilerde 150 ilçeyi insani gelişme açısından sıralayacak bir araştırmayı bitirmek üzere olduklarını, her yıl tekrarlayacakları bu endeksin ilkini ocak ayı içinde açıklayacaklarını söyledi.

İnsanların belediyelerinin gelişimini takip edebileceği bir endeks olacak bu. Çakır, 50 değişken ve çok sayıda alt endeksle önemli bir çalışmaya imza attıklarını söyledi. Vural Çakır, İnsani Gelişme Endeksi – Kamuoyu (İGE-K) adını taşıyan bir araştırma daha yürüttüklerini, bunda da bireylerin insani gelişme algısını ortaya koyacaklarını anlattı. Sur olaylarının Dıyarbakır’a etkisi ile ilgili bir çalışma da yürüttüklerini anlatan Çakır, mültecilerle ilgili bir çalışmalarının daha olduğunu söyledi.

 

Dünya Gazetesi, 6 Ocak 2017 Cuma

Ropörtaj: Özlem Ermiş Beyhan

2023 gündemi, yaşlılar ve mülteciler olacak

2023 gündemi, yaşlılar ve mülteciler olacak

Yoksulluk, işsizlik, adaletsiz gelir dağılımı… Bunlar, dünyanın çok büyük bir bölümü kadar Türkiye’nin de belli başlı sorunları. İnsani Gelişim Vakfı (İNGEV), yaklaşık bir yıl önce, tam da bu nedenle, insani gelişimi desteklemek ve topluma daha iyi hayat standartlarına ulaşmanın yolunu göstermek amacıyla kuruldu. Suriyeli sığınmacıların durumunu da araştırdılar, en iyi hizmeti veren belediyeleri de…  

Daha fazla bilgi için…

genc-issiz

15-34 yaş grubundaki 100 gençten 8’i işsiz…

2016 yılının II. çeyreğinde uygulanan Gençlerin İşgücü Piyasasına Geçişi Araştırması(1) sonuçlarına göre; 15-34 yaş grubundaki 24 milyon 263 bin gencin, 11 milyon 875 bini istihdamda yer alırken 1 milyon 810 bini işsizlerden oluştu. Genç işsizlerin 15-34 yaş grubundaki nüfus içindeki oranı %7,5 oldu. Diğer bir ifadeyle her yüz gençten sekizini işsizler oluşturdu. İşsiz sayısının işgücüne bölünmesiyle elde edilen işsizlik oranı ise bu yaş grubu için %13,2 oldu. Diğer taraftan gençlerin %43,6’sı ise işgücüne dahil olmayan nüfus içinde yer aldı.

(İndirmek için tıklayınız)

multeci-ressamlar

İNGEV’in Desteğiyle “İsmail Acar – Karşılaşma” Sergisi Açıldı.

2016-11-27-photo-00000106

 

BM “İnsanlık İyi Niyet Elçisi” ve Türk çağdaş sanatının öncü isimlerinden ressam İsmail Acar,  savaş dolayısıyla ülkelerinden göç etmek zorunda bırakılan ve bugün birçoğunun Türkiye’deki kamplarda yaşayan sanatçılarla bir arada yer aldığı “Karşılaşma” adlı sergisini, Galeri İdil’de 26 Kasım tarihinde açtı.

Sergide sanatçı İsmail ACAR ile birlikte savaş nedeniyle göçe maruz kalmış İran, Irak ve Suriye’li 10 farklı sanatçının da eserleri yer alıyor. İNGEV’in de desteklediği sergi 26 Aralık tarihine kadar gezilebilir.

Sergide ayrıca İstanbul Valisi Sayın Vasip Şahin ile İNGEV yöneticileri vakıf üzerine de sohbet ettiler. İngev, İsmail Acar’la birlikte yetenekli mülteci çocuklarla resim atölyeleri düzenlemeye devam ediyor, bu çalışmaların meyveleri 25 Ocak 2017’de ActHuman Zirvesi’nde görülebilecek.

Sergi Yeri: Galeri İdil

Sergi Tarihi: 26 Kasım – 26 Aralık 2016

Adres: Valikonağı Cad.No:45-47 Nişantaşı – İstanbul

Tel: 0212 283 23 83

www.galeriidil.com.tr