İNGEV Gönüllülerinden “Arkadaş” Projesi

Arkadaş projesi özellikle iş dünyasına adım atan Suriyelilerin Türkçe konuşma pratiğini geliştiren bir sosyal uyum projesi…

Proje ile anadili Türkçe olmayan ve Türkçesini geliştirmek isteyenleri, ev sahibi topluluktan gönüllülerle bir araya getirirken, çevrimiçi “dil odalarında” buluşarak çeşitli konularda Türkçe sohbet ediyoruz. Bunlar içinde iş dünyası konularının olması özellikle dikkat ediyoruz.

Böylece öğretmen-öğrenci ilişkisinin olmadığı, tamamen gönüllülük esasına dayalı, haftalık olarak yapılan çevrimiçi etkinlikler ile Türkçe pratik yapma ve birbirimizi daha iyi tanıyabilme şansına sahip oluyoruz.

Proje bir yandan Suriyelilerin Türkçe konuşma pratiğini geliştiriyor, bir yandan da yeni arkadaşlıklar kurulmasına ve gelişmesine de imkân sağlıyor.

Arkadaş projesi tamamen gönüllülerce yürüyen bir çalışma.

İNGEV gönüllüsü olmak için, “Arkadaş projesine destek vermek ve faydalanmak için katılım formunu doldurmanız yeterli:

https://forms.gle/wDRmWFUnNHw2azRg8 (Katılım Formu)

Beşinci Mevsim: Türkiye İklim Politikaları

“Değişiyor muyuz?” platformu ilk etkinliğini Dünya İklim gününde çevrimiçi olarak düzenledi.

Habitat, İNGEV ve TEPAV inisiyatifi ile iklim değişikliğine yanıt olarak bireysel ve kurumsal değişim için farkındalık yaratan ve bu alanda atılan adımları ön plana çıkaran “Değişiyor Muyuz?” platformunun ilk etkinliği “Beşinci Mevsim: Türkiye İklim Politikaları” başlıklı webinar 15 Mayıs 2021 günü çevrimiçi olarak düzenlendi.

Webinar, Habitat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sezai Hazır, İNGEV Başkanı Vural Çakır ve TEPAV Kurucu Direktörü Güven Sak’ın açılış konuşmalarıyla başladı. Hazır, yapılan bilimsel araştırmalara göre sanayi devrimi sonrasında insanlık tarafından kurulan yeni düzenin, küresel iklimin önceki dönemlere kıyasla radikal bir biçimde değiştirdiğini belirterek sözlerine başladı. Başta iklim krizi olmak üzere insan kaynaklı krizlerin derinden hissedildiğini ifade etti. İklim değişikliğinin yalnızca doğadaki canlıları değil, insanları da ilgilendirdiğine dikkat çeken Hazır, çevresel değişimler nedeniyle geçici ve sürekli olarak yer değiştirme sürecinin “Çevresel Mülteci” kavramını, küresel iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle insanların yer değiştirmeleri zorunluluğunun ise “İklim Mültecileri” kavramını ortaya çıkardığını ifade etti.

İNGEV Başkanı Vural Çakır, doğaya karşı yapılan projelerin ölçüsüz bir şekilde doğaya zarar verdiğini ve özellikle düşük gelirli insanları olumsuz etkilediğini vurgulayarak sözlerine başladı. Bunun önüne geçmek için öncelikle çevre ile uyumlu bir yaşam sürmemiz gerektiğini belirten Çakır, bugün sanayi olarak gelişmiş ülkelerin bu iklim krizinde birincil derece sorumlu olduğunu ve bu değişimin gelişmekte olan ülkelerin önünü kapayan bir düzene dönüşmemesi gerektiğini vurguladı. Dijitalleşme ile birleşen yeni büyüme anlayışının Ülkerlerin ve şirketlerin Yeşil Dönüşümü için zorunlu ve pahalı bir süreçle gerçekleşebileceğini, özellikle de KOBİ’lerin yeşil dönüşüme adapte etmenin önümüzdeki acil planlardan birisinin olması gerektiğini ifade etti.

TEPAV Kurucu Direktörü Güven Sak ise, İklim değişikliğinin gündemin merkezine ilerlediğini ve artık sonunda konuşmaktan yapma aşamasına geldiğimizi belirterek sözlerine başladı. COVID-19 sonrası toparlanmanın karbon bazlı olmayan bir büyüme ve buna bağlı teknolojik yenilenme süreciyle birlikte olacağını ifade etti. Ülkeler, şirketler, bölgeler ve kişiler arasında arasında adil bir rekabet, adil dönüşüm ve adil bir geçiş ortamının sağlanmasının artık çok önemli olduğunu vurgulayan Sak, Türkiye’nin bir an önce Paris İklim anlaşmasını onaylaması gerektiğini çünkü Paris anlaşmasının bu yeni dünyanın anayasası olduğunu belirtti. Bu anlaşmaya dayalı olarak da yeni bir ekonomik programa dayalı karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik niyet beyanının bir an önce oluşması gerektiğini ifade etti. Pek çok kurumu ilgilendiren, iklim değişikliği meselesinde artık ekonomi politikalarının merkezi önemde olacağını vurgulayarak, öncülüğün ekonomiden sorumlu birimlere aktarılmasının önemine dikkat çekti. Habitat, İNGEV ve TEPAV’ın konuya ve atılması gereken adımlara farkındalığı artırmak için “Değişiyor muyuz Platformu”nu oluşturduğunu söyleyerek, ilgili tüm kurumları platforma destek vermeye çağırdı.

Açılış konuşmalarının ardından, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA) Direktörü Bengisu Özenç’in “Dünya İklim Gündemi ve Türkiye” konulu sunumu ile toplantı devam etti. Özenç, Paris anlaşması ve takip eden süreçteki Avrupa Yeşil Mutabakatı ve COVID salgını gibi gelişmelerin küresel iklim politikalarıyla ilgili süreci etkilediğini belirterek sözlerine başladı. Paris anlaşmasının sanayi devriminden bu Dünya’nın ortalama sıcaklığındaki artışı 1,5 derece ile sınırlamayı ve ekonomik faaliyetlerin buna göre düzenlenmesini öncelik aldığını belirtti. Türkiye’nin anlaşmayı hala onaylamadığını, 2015 yılında sekretaryaya sunduğu ve uluslararası camia tarafından yetersiz olarak değerlendirilen emisyon azaltım hedeflerinin, mevcut politikalar altında, bugün bile altında olduğunu belirtti. Türkiye’nin uzun dönemli bir düşük karbon stratejisinin olmadığının altını çizen Özenç, böylesi bir stratejinin kalkınma planının temelini oluşturması gereğini vurguladı.

Sunumun ardından İNGEV İletişim & Dış ilişkiler Direktörü Berk Çoker moderatörlüğünde “Türkiye’de İklim Politikalarının Ekonomik Dönüşümü” paneli gerçekleştirdi. Panele MEF Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TÜRKONFED Ekonomi Danışmanı Doç. Dr. Nazlı Karamollaoğlu, UNDP Türkiye İklim Değişikliği ve Çevre Portföy Yöneticisi Nuri Özbağdatlı ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN – E) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz katıldı.

Nazlı Karamollaoğlu, Avrupa yeşil mutabakatı kapsamında önemli bir dönüşüm sürecine geçildiğini belirterek sözlerine başladı. Karbon düzenlemesi mekanizmasının ekonomik ilişkileri ciddi etkileyeceğini ve bu mekanizmanın bir engel değil, bir büyüme stratejisi olarak kullanılabileceğinin altını çizdi. Metal sanayi, çimento ve elektrik sektörlerinin ön planda olduğunu ve bu şirketlerin tedarikçisi olan kobilerin sistemlerini değiştirmek zorunda kalacaklarını belirtti. Yeşil ekonomiye adaptasyon konusunda makro düzeyde Paris anlaşmasına uyulması gerektiğini, istihdam politikalarının düzenlenmesi gerektiğini, Mikro düzeyde ise KOBİ’lerin bu konuda farkındalığının düşük olduğunu ve KOBİ’lerin finansman olarak yetersiz kaldığını belirtti.

Nuri Özbağdatlı, iklim değişikliği ile ilgili politika geliştirilmesi sürecinin eşitsizliklerin azaltılmasına yönelik yapılması gerektiğini vurgulayarak sözlerine başladı. İklim değişikliği konusunun bir eşitsizlik konusu olduğunu ve iklim krizi ile derin yoksullaşmanın ortaya çıktığını belirtti. Ekonomik olarak KOBİ’lerin en çok etkilenecek gruplardan biri olduğunu ve onlara yönelik bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Özlem Katısöz, Avrupa iklim eylem ağının sivil toplum örgütlerinden oluşan bir ağ olduğunu ve iklim değişikliği ile mücadelede politikaları koordine etmek olduğunu açıklayarak sözlerine başladı. Türkiye’nin şu anda bütün enerji politikalarının kömür merkezli olduğunu ve kömürden çıkışının düşünülenin aksine mümkün olduğunu vurguladı. Gerekli veriler incelendiğinde Türkiye’nin 10 sene içerisinde kömürden çıkabileceğini ve bu sektörü dönüştürerek yeni istihdam yaratılabileceğini belirtti. Türkiye gibi strateji konusunda eksik durumda olan ülkelerin ilk önce bu konuda niyet etmeleri gerektiğini ifade etti.

Etkinliği izlemek için linke tıklayınız.

E-Bülten No.16

Sosyal Uyum Gelişme Raporu, Türkiye’deki Güncel Sosyal Dinamiklerin Daha İyi Anlaşılmasını Sağlıyor

İNGEV adına araştırmacı Aysen Ataseven’in raportörlüğünü yaptığı, Türkiye genelinde 26 ilde 1514 görüşmeden elde edilen bulgularla hazırlanan “Sosyal Uyum Gelişme” raporu yayımlandı. Rapor, Türkiye’de sosyal uyumun boyutlarına ve mevcut durumuna odaklanırken, 2018’de Prof. Dr. Fuat Keyman önsözü ile çıkan “Türkiye’de Sosyal Uyum” raporunun da bir karşılaştırması niteliğinde. Bu çalışmada oluşturulan Sosyal Uyum Endeksi, toplumsal yaşama yönelik önemli bir gösterge olarak, konunun ilerleyen dönemlerde de takip edilmesini mümkün kılacak.

Araştırma, siyasi kutuplaşmanın arttığı tespit edilen son dönemde, Türkiye toplumunun sosyal uyum düzeyini belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. Bu çerçevede, konuyu daha net anlamak için, bir “Sosyal Uyum Endeksi”nin hazırlanması hedeflendi. Araştırma yaklaşımında sosyal uyum, kavramsal çerçevesine bağlı kalarak, üç ana başlık altında incelendi:

  • Bağlantılılık
  • Sosyal İlişkiler
  • Ortak Fayda Anlayışı

Buna göre sosyal uyuma konu olan olgular her bir konu başlığında belirlendi ve buradan hareketle soru setleri oluşturuldu.

Genel Sosyal Uyum Endeksi

*Bu çalışmada kullanılan model, Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı (Eurofound) ve Bertelsmenn Stiftung’un sosyal uyum modelinden modifiye edilmiştir.

Sosyal uyum, büyük göçün ve kutuplaşmanın gerçekleştiği ve temel politik kararlara ilişkin bölünmeleri tetiklediği dünyanın geri kalanında olduğu gibi son yıllarda Türkiye’nin de politik ve toplumsal gündemindeki en önemli konulardan birisidir.

2018 yılında İNGEV, İstanbul Politikalar Merkezi ile sosyal uyum sürecine bir araştırma yaklaşımı geliştirmiş, anket düzenlemiş ve Türkiye’nin sosyal uyum manzarasını gösteren, mevcut güçlükler kadar bütünleştirici destekleri tanımlayan ve Türkiye’deki toplumsal bütünlüğü iyileştirmek için karar vericilere politika önerilerinde bulunan bir Sosyal Uyum Raporu yayınlamıştı.

Konu önemini korumaya devam ettiği için İNGEV 2020 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi ile iş birliği içerisinde yürütülen ve mevcut durumda Türkiye’deki toplumsal bütünlüğün dinamiklerindeki geçişleri izlemek için İnsani Gelişme Monitörü çalışması kapsamında bir Sosyal Uyum Gelişme Raporu yayınladı. Monitör çalışması toplumsal bütünlüğe ilişkin son gelişmelerin yansımalarının anlaşılmasına izin veriyor.

Türkiye 2018 yılından bu yana bir sistem değişimi sürecinden geçmekte ve gözden geçirilmiş toplumsal normları inşa etmek, toplumsal gerginlik eksenlerini yeniden ele almak, politik alanı onarmak ve politik organların ilişkilerini yeniden tanımlamak için gereksinimlerin ortaya çıktığı bir geçiş ve yeniden yapılanma dönemini deneyimliyor.

Türkiye söz konusu bu geçiş döneminden geçerken, salgın senesi olan 2020, vatandaş-devlet ilişkilerine yönelik birçok hayati alanda tüm dünya çapındaki hükümetler için gerçekten bir test yılı haline gelmiştir. Sosyal uyum konusuna da yansıyan çeşitli konulara ilişkin vatandaşların değerlendirmelerini kaçınılmaz bir biçimde etkileyen salgın boyunca tüm hükümetlerin kilit uygulama alanları şeffaflık, güçlü eylem ve ekonomi yönetimi olmuştur.

Rapor için:

İNGEV, Kadınların Başarısının Önündeki Engelleri Kaldırmak İçin Çalışıyor

Türkiye’de yaşayan engelli kişi sayısına ilişkin elimizde bulunan en son veri 2013 yılında yayınlanan Nüfus ve Konut Araştırması sonuçlarına dayanmaktadır ve buna göre Türkiye’deki kadın nüfusunun %7.9’u engelli kadınlardan oluşmaktadır. Engelli kadınlar hem kadın hem de engelli olmaları sebebiyle çoklu ayrımcılığa uğramakta ve birçok hak ihlali ile karşı karşıya kalmaktadır ancak bu sorunlar toplum nezdinde yeterince görünür değildir. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi de engelli kadınlara özel atıf yaparak engelli kadınları ve sorunlarını görünür kılmaya çalışmakta ve Taraf Devletleri engelli kadınları güçlendirecek özel tedbirleri almaları için teşvik etmektedir.

Engelli kadın ve kız çocuklarının; toplumsal yaşama tam ve etkin katılımının sağlanması, karar alma süreçlerine katılımlarının arttırılması, uluslararası ve ulusal mevzuatta yer alan hak ve özgürlüklerden tam olarak faydalanabilmelerinin sağlanması İNGEV’in de odağında olan çalışmalardır.

Engelli kadınların ayrımcılığa maruz kaldığı başlıca haklardan biri de çalışma hakkıdır. İNGEV olarak Mart 2020’den bu yana Relief International partnerliğinde ve BPRM fon desteği ile yürüttüğümüz ‘Engelli Bireyler için Geçim Kaynaklarına Erişimin Geliştirilmesi Projesi’nde engelli kadınlar öncelikli hedef grubumuzdur.  Engelli kadınların çalışma hakkından tam ve etkin biçimde faydalanabilmeleri için proje kapsamında katılımcılarımıza istihdam ve girişimcilik desteği sağlıyoruz. İşitme engelli Seren Göknar da girişimcilik desteğimizden faydalanan isimlerden biri oldu. Önemli mutfaklarda aşçılık ve pastacılık deneyimi olan Seren Göknar, kendi pasta atölyesini kurmak için bize başvurdu ve girişimcilik desteğinden faydalanarak ‘Sessiz Fırın’ adlı atölyesini kurarak hayallerine kavuştu.

Anadolu Ajansı da bu başarı hikayesini haberleştirerek daha fazla kişinin Seren’in başarısından haberdar olmasını sağladı.

Anadolu Ajansı haber linki için tıklayınız.

Mülteci Kadın Firmalarının Dijitalleşmesine Destek

Covid-19 salgını ikinci yılına girerken, işletmelerin dijitalleşmesi ve uzaktan çalışma yeteneği her zamankinden daha önemli hale geldi. INGEV’in yürüttüğü Suriyeli KOBİ’lere acil destek projesinin uygulanması sırasında, 48 kadın liderliğindeki mülteci şirketi, acil iş ihtiyaçlarını finanse etmek için bir mini kurtarma hibesi aldı.

Kadınların liderlik ettiği bu 48 mülteci şirketinden %31’i, marka bilinirliğini artırmak ve daha geniş ve yeni müşteri tabanına ulaşmalarını sağlamak için dijital pazarlama desteği de aldı.

Ayrıca% 44’ü sınırsız internet erişimi ve yine bulut tabanlı iş yönetim araçlarına erişim konularında dijital altyapı hibe desteği aldılar. Dijital altyapı hibeleri, mevcut iş ortamında faaliyet gösterebilecek dijitalleştirilmiş bir ticaretin temellerini atmayı amaçlıyor.

Son olarak, INGEV tarafından düzenlenen ve Covid-19 salgınının getirdiği güncel zorlukların üstesinden gelmek için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerilerle donatmayı amaçlayan eğitimler, dijital iletişim araçları, dijital pazarlama uygulamaları, dijital satış kanalları, sosyal medya araçlarının yönetilmesi gibi konularda tüm hızıyla sürüyor.

Projenin finansmanını Japon Hükümeti sağlarken, proje UNDP iş birliğinde yürütülüyor.

EBRD, KOBİ’lerin Kapasitelerinin Güçlendirilmesine Yönelik Çalışmaları için İNGEV Mentorlarına Teşekkür Etti

Suriyeli girişimcilere şirketlerinin iş geliştirme kapasitelerine destek vermek için başladığımız EBRD destekli mentorluk projesinin ikinci yılı, beklenildiği üzere çevrim içi olarak tasarlanmış ve bu süreçte Türkiye’nin birçok şehrinden mentiler, sektöründe Türkiye’de tanınan mentorlerle bir araya gelmişti. Covid-19 sürecinde ticaretlerinin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve kapasitelerinin gelişmesi için girişimciler, İNGEV mentorleri ile bir seri görüşmeler gerçekleştirmişti.

Bu süreçte girişimciler, kamudan özel sektöre, sektörel derneklerden özel girişimlere kadar birçok yeni ağ ile etkileşime girerken sahip oldukları girişimlerin zayıf yanlarını güçlendirme ve kurumsallıklarını bir aşama daha yukarı taşıma fırsatını buldular.

EBRD iş birliğinde yürüttüğümüz “İş Geliştirme Mentorluğu” projemizin mentorleri, şubat ayında EBRD Türkiye Ülke Başkan Vekili Hande Işlak ile bir çevrim içi teşekkür etkinliğinde bir araya geldi. Tüm mentorlarımıza ve EBRD’ye bizimle bu yolda yürüdükleri için teşekkür ediyoruz.

Suriyelilere Sağlanan İnsani Yardımlar ile İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar Araştırması

BASIN BÜLTENİ

22 Mart 2021

Etkileşimin gücü: Toplumsal uyum algımız birbirimizi tanıdıkça olumluya dönüyor.

İNGEV TAM-İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ iş birliğinde gerçekleştirilen İnsani Gelişme Monitörü Araştırması, son dönemde Türkiye’de halk ile geçici koruma altındaki Suriyeliler arasındaki ilişkinin gergin olduğunu ancak bu gerginliğin azalma eğiliminde olduğunu gösterdi. Araştırma, Suriyelilere sağlanan faydalarla ilgili birçok yanlış bilgiye sahip olduğumuzu ortaya koysa da yanlış bilgi seviyesinin azalmakta olduğunu da gözler önüne serdi. Son dönem sonuçları da, bir önceki dönem gibi, Suriyeli bir tanıdığı olanlar ve olmayanlar arasında anlamlı algı farkları olduğunu ortaya koydu. Suriyeli tanıdığı olanların toplumsal uyum algısı, tanıdığı olmayanlara göre daha olumlu bir konumda.

Pandemi, Mülteci Konusunu Zihinlerde Geri Plana İtti

2019 Temmuz ayında ilki gerçekleştirilen araştırmanın 2020’nin Kasım-Aralık aylarında tamamlanan son dönemi, toplumsal uyuma yönelik çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Suriyeli göçmenler ve ev sahibi topluluk arasındaki gerginlik oranı araştırmanın ilk kez yapıldığı Temmuz 2019 döneminden bu yana düzenli olarak iyileşme göstermekte. Toplumsal gerginlik oranı araştırmanın ilk döneminde %55 seviyesindeyken, ikinci döneminde (Mart 2020) %48’e, son dönemde (Kasım 2020) ise %32’ye geriledi.

Çocuklarının geçici koruma altındaki bir Suriyeli ile arkadaşlık etmesini istemeyen ebeveynlerin oranı ise ilk dönem %51’ken araştırmanın son döneminde %44’e geriledi. 28 Şubat 2020’de Türkiye’nin Suriyelilere Avrupa sınır kapılarını açmasıyla birlikte politik söylemlerin toplumun uyum algısını etkilediğini söylemek mümkün. Diğer yandan, DSÖ’nün 11 Mart’ta COVID-19’u pandemi ilan etmesiyle birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en sıcak gündem pandemi oldu. Diğer tüm konular gibi geçici koruma altındaki Suriyelilere yönelik gerginlik algısı da geri planda kaldı. Bunun sonucunda toplumsal algılarımızda daha önceleri göz önünde olan gerginlik hissiyatı da geri planda kalarak düşme eğilimine girdi.

İlk döneme kıyasla anlamlı fark gösteren bir diğer sonuç ise toplumun geçici koruma altındaki Suriyelilere karşı yaklaşımıydı. Ülkemizin zorunlu göç altındaki kişilere kucak açmasını örnek bir insanlık duruşu olarak değerlendirenlerin oranı ilk dönem %40 seviyesindeyken son dönem %62 seviyesine yükseldi.

Tanıyanlar Daha Ilımlı

Araştırmanın kritik bulgularından bir tanesi, geçici koruma altındaki Suriyelilere karşı algının, Suriyeli tanıdığı olan ve olmayanlar arasında önemli farklar göstermesi oldu.

Suriyeli tanıdığı olanlar ve olmayanların fark gösterdiği bir konu “Suriyelilerin bir an önce Suriye’ye dönmesi sağlanmalıdır” ifadesine katılım oranı. Suriyeli bir tanıdığı olanların bu ifadeye katılım oranı %68 iken, Suriyeli bir tanıdığı olmayanların katılım oranı ise %77 seviyesinde gerçekleşti.

“Ülkemizin mültecilere kucak açması örnek bir insani duruştur” ifadesine katılanların oranı da Suriyeli bir tanıdığı olanlar arasında daha yüksek (%66 – %58). Suriyeli tanıdığı olanlar aynı zamanda

“Suriyelilerin ülkemize uyum sağlaması için daha çok çaba sarf etmeliyiz” ifadesine de daha yüksek oranda katılıyor (%37 – %25)

Yanlış Bilgilerin Yaygınlığı Azalma Eğiliminde

 

Doğru bilinen yanlışlar konusuna bakıldığında bunların hala önemli ölçüde yaygın olduğu ancak azalmakta oldukları görülüyor. Kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının Suriyeli mültecilere yönelik dezenformasyon ile sıkı mücadelesi olumlu sonuçlar veriyor.

Bir önceki döneme kıyasla ev sahibi topluluğun geçici koruma altındaki Suriyeliler ile ilgili doğru bilinen yanlışlara katılım oranı genel bir azalma gösteriyor. Suriyeli mülteciler ile ilgili en yaygın şekilde inanılan yanlış, Suriyelilerin devletten maaş aldığı inancı. Toplumun %54’ü bu ifadeye katıldığını belirtiyor. Oysa bu yardım Kızılay ve kamu bankaları eliyle olsa da AB’nin Sosyal Uyum Yardım fonuyla sağlanmakta. Diğer yandan bu yardımdan sadece kayıtlı olan ve ilgili koşulları sağlayan Suriyeliler faydalanabiliyor.

Doğru bilinen yanlışlardaki en kritik düşüş, “Suriyelilerin istediği üniversiteye sınavsız girebildiği” algısında gerçekleşti. Mart 2020’de toplumun %60’ı bu ifadeye katılırken, Kasım 2020’de bu oran %39’a geriledi. Doğrusu ise, devlet üniversitesinde okumak isteyen yabancı öğrenciler ancak “Yabancı Öğrenci Sınavı”na girerek aldığı puana göre seçim yapabiliyor; özel üniversiteler ise yabancı öğrenciler için kendi sınavlarını uyguluyor.

İfadeler arasında en az yaygınlığa sahip olan ise “Suriyeliler su, elektrik ve doğalgaz faturası ödemiyor” inancı. Bir önceki döneme kıyasla bu inanca sahip kişilerin oranı %43’ten %26’ya geriledi. Doğrusu ise, Suriyelilerin ev sahibi topluluktan farklı bir uygulamaya tabi olmadığı.

Toplumdaki gerginlik hissinin azalması için etkileşimin ve birbirini tanımanın önemini diğer pek çok araştırma gibi bu çalışma da destekliyor. Suriyelilerle ilgili doğru bilinen yanlışların özellikle toplumsal barış üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirgemek üzere pek çok resmî kurum bu tür yanlış bilgi yayılımı ile mücadelesini sürdürüyor ve araştırma sonuçlarına göre bu mücadele olumlu etkiler yaratarak ilerliyor.

İletişim için: INGEV- 0216 540 50 21

can.cakir@ingev.org

 Araştırma, 22 Ekim-20 Kasım 2020 tarihleri arasında TUİK İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması Düzey 2’ye göre belirlenmiş bölgelerde toplam 26 şehirde bilgisayar destekli telefon görüşmesi yöntemiyle Türkiye temsiliyeti sağlanacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında 1774 görüşme gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın hata payı ±%2,3’tür.

 

Basın bültenini indirmek için tıklayınız…

Antroposende Eşitsizliklerle Mücadele

UNDP 2020 İnsani Gelişme Raporu’nun “İNGEV Penceresinden: Antroposen’de Eşitisizliklerle Mücadele ve Sosyal Kapsama” temalı Çevrimiçi Takip Toplantısı, İNGEV sosyal girişimi VibioTV’de canlı yayınla 17 Mart’ta düzenlendi.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayımlanan “Önümüzdeki Sınır: İnsani Gelişme ve Antroposen” başlıklı 2020 İnsani Gelişme Raporu’nun (İGR) Türkiye lansmanı, UNDP Türkiye, Habitat Derneği, İNGEV (İnsani Gelişme Vakfı) ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) iş birliğiyle 16 Aralık 2020’de çevrimiçi olarak gerçekleştirilmişti.

İNGEV Başkanı Vural Çakır: “Eşitsizliklerle mücadele bir hayatta kalma sorunu haline geldi. Bir bebeğin ailesinin gelir grubu, hayatı boyunca mücadele etmek zorunda kalabileceği eşitsizliklerde çok etkili bir faktör haline geliyor. ”

UNDP Özel Sektör Program Yöneticisi Hansın Doğan: “Gezegen üzerinde büyük bir baskı uygulamadan çok yüksek insani gelişmeye ulaşmış tek bir ülke yok. Dünyaya “maliyeti olmayan” yüksek bir insani gelişme düzeyine ulaşmaları için tüm ülkeleri desteklemeliyiz. Değişimi getirmesi gereken nesil biziz. ”

LOSC Lille ve Türk Milli Takım Oyuncusu Yusuf Yazıcı: “Dünyadaki sorunların büyüklüğüne rağmen her şey bizim elimizde. Gezegenimize zarar vermeden eşitsizlikleri azaltabilir ve aynı zamanda gelişebiliriz. İstersek başarabiliriz!”

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 1990’dan beri yayımlanan İnsani Gelişme Raporlarının 30. Yıl Sayısı, tüm insanlığı insani gelişmenin geleceği için gezegenimiz ile denge içinde yeni bir yol çizmeye çağırıyor.

Küresel lansmanı 15 Aralık 2020 tarihinde yapılan “Önümüzdeki Sınır: İnsani Gelişme ve Antroposen” başlıklı 2020 İnsani Gelişme Raporu (İGR), insan ve doğa arasındaki ilişkiyi yeniden dengeleme ve insan yaşamını kalıcı olarak iyileştirmeye odaklanıyor.

Antroposen (insan çağı) dediğimiz yeni jeolojik çağda, insanlar gezegeni bilinçli olarak şekillendiriyor. Eylemlerimiz, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin çöküşü, okyanusların asitlenmesi, hava ve su kirliliği ve toprak bozulmasına neden oluyor. Gezegenimizin biyoçeşitliliği tepetaklak gidiyor; türlerin çeyreği yok olma tehlikesiyle karşı karşıya, bunların bir kısmı birkaç on yıl içinde yok olacak. Bu yeni çağda, insani gelişme nasıl değişecek? İnsan özgürlüklerini, seçimlerini ve eylemliliğini genişleten ve aynı zamanda gezegenimizin üzerindeki baskıları ortadan kaldıran yeni bir yolu nasıl bulabiliriz?

Bu sorulara odaklanan rapor, eşi görülmemiş bu pandemiden düze çıkışın çevresel ve sosyal olarak sürdürülebilir olabileceğini gösteren veriler sunuyor.

Yayını izlemek için tıklayın.

Yerelleşen İnsani Gelişme: İGE-İ ve İGE-B Kitabımız Çıktı

İnsani Gelişme performanslarını Büyükşehirler ve İlçeler bazında ölçen e-kitabımız çıktı. Kitap ilçelerin ve büyükşehirlerin toplamda ve 9 alt kategorideki insani gelişme düzeylerini açıklıyor.

Kitabın önemli özelliklerinden birisi Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Hedefleri açısından durum tespiti yaparak aralarında matematiksel olarak ilişki kuran bir modeli de kapsaması. Alanının sadece Türkiye’de değil küresel olarak da öncü çalışmalarından birisi olan “Yerelleşen İnsani Gelişme “ kitabında çok değerli akademisyenlerin vizyoner makaleleri de yer alıyor.

Prof. Dr. Murat Şeker tarafından hazırlanan e-kitaba İNGEV Başkanı Vural Çakır da İnsani Gelişme – Sürdürülebilir Kalkınma ilişkisini değerlendiren bir sunuş yazısı ile katkı veriyor.

Kitapla ilgili görüşleriniz için her zaman bizimle iletişime geçebilirsiniz

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

Yararlı olmasını dileriz.