E-Bülten No.16

Sosyal Uyum Gelişme Raporu, Türkiye’deki Güncel Sosyal Dinamiklerin Daha İyi Anlaşılmasını Sağlıyor

İNGEV adına araştırmacı Aysen Ataseven’in raportörlüğünü yaptığı, Türkiye genelinde 26 ilde 1514 görüşmeden elde edilen bulgularla hazırlanan “Sosyal Uyum Gelişme” raporu yayımlandı. Rapor, Türkiye’de sosyal uyumun boyutlarına ve mevcut durumuna odaklanırken, 2018’de Prof. Dr. Fuat Keyman önsözü ile çıkan “Türkiye’de Sosyal Uyum” raporunun da bir karşılaştırması niteliğinde. Bu çalışmada oluşturulan Sosyal Uyum Endeksi, toplumsal yaşama yönelik önemli bir gösterge olarak, konunun ilerleyen dönemlerde de takip edilmesini mümkün kılacak.

Araştırma, siyasi kutuplaşmanın arttığı tespit edilen son dönemde, Türkiye toplumunun sosyal uyum düzeyini belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. Bu çerçevede, konuyu daha net anlamak için, bir “Sosyal Uyum Endeksi”nin hazırlanması hedeflendi. Araştırma yaklaşımında sosyal uyum, kavramsal çerçevesine bağlı kalarak, üç ana başlık altında incelendi:

  • Bağlantılılık
  • Sosyal İlişkiler
  • Ortak Fayda Anlayışı

Buna göre sosyal uyuma konu olan olgular her bir konu başlığında belirlendi ve buradan hareketle soru setleri oluşturuldu.

Genel Sosyal Uyum Endeksi

*Bu çalışmada kullanılan model, Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı (Eurofound) ve Bertelsmenn Stiftung’un sosyal uyum modelinden modifiye edilmiştir.

Sosyal uyum, büyük göçün ve kutuplaşmanın gerçekleştiği ve temel politik kararlara ilişkin bölünmeleri tetiklediği dünyanın geri kalanında olduğu gibi son yıllarda Türkiye’nin de politik ve toplumsal gündemindeki en önemli konulardan birisidir.

2018 yılında İNGEV, İstanbul Politikalar Merkezi ile sosyal uyum sürecine bir araştırma yaklaşımı geliştirmiş, anket düzenlemiş ve Türkiye’nin sosyal uyum manzarasını gösteren, mevcut güçlükler kadar bütünleştirici destekleri tanımlayan ve Türkiye’deki toplumsal bütünlüğü iyileştirmek için karar vericilere politika önerilerinde bulunan bir Sosyal Uyum Raporu yayınlamıştı.

Konu önemini korumaya devam ettiği için İNGEV 2020 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi ile iş birliği içerisinde yürütülen ve mevcut durumda Türkiye’deki toplumsal bütünlüğün dinamiklerindeki geçişleri izlemek için İnsani Gelişme Monitörü çalışması kapsamında bir Sosyal Uyum Gelişme Raporu yayınladı. Monitör çalışması toplumsal bütünlüğe ilişkin son gelişmelerin yansımalarının anlaşılmasına izin veriyor.

Türkiye 2018 yılından bu yana bir sistem değişimi sürecinden geçmekte ve gözden geçirilmiş toplumsal normları inşa etmek, toplumsal gerginlik eksenlerini yeniden ele almak, politik alanı onarmak ve politik organların ilişkilerini yeniden tanımlamak için gereksinimlerin ortaya çıktığı bir geçiş ve yeniden yapılanma dönemini deneyimliyor.

Türkiye söz konusu bu geçiş döneminden geçerken, salgın senesi olan 2020, vatandaş-devlet ilişkilerine yönelik birçok hayati alanda tüm dünya çapındaki hükümetler için gerçekten bir test yılı haline gelmiştir. Sosyal uyum konusuna da yansıyan çeşitli konulara ilişkin vatandaşların değerlendirmelerini kaçınılmaz bir biçimde etkileyen salgın boyunca tüm hükümetlerin kilit uygulama alanları şeffaflık, güçlü eylem ve ekonomi yönetimi olmuştur.

Rapor için:

İNGEV, Kadınların Başarısının Önündeki Engelleri Kaldırmak İçin Çalışıyor

Türkiye’de yaşayan engelli kişi sayısına ilişkin elimizde bulunan en son veri 2013 yılında yayınlanan Nüfus ve Konut Araştırması sonuçlarına dayanmaktadır ve buna göre Türkiye’deki kadın nüfusunun %7.9’u engelli kadınlardan oluşmaktadır. Engelli kadınlar hem kadın hem de engelli olmaları sebebiyle çoklu ayrımcılığa uğramakta ve birçok hak ihlali ile karşı karşıya kalmaktadır ancak bu sorunlar toplum nezdinde yeterince görünür değildir. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi de engelli kadınlara özel atıf yaparak engelli kadınları ve sorunlarını görünür kılmaya çalışmakta ve Taraf Devletleri engelli kadınları güçlendirecek özel tedbirleri almaları için teşvik etmektedir.

Engelli kadın ve kız çocuklarının; toplumsal yaşama tam ve etkin katılımının sağlanması, karar alma süreçlerine katılımlarının arttırılması, uluslararası ve ulusal mevzuatta yer alan hak ve özgürlüklerden tam olarak faydalanabilmelerinin sağlanması İNGEV’in de odağında olan çalışmalardır.

Engelli kadınların ayrımcılığa maruz kaldığı başlıca haklardan biri de çalışma hakkıdır. İNGEV olarak Mart 2020’den bu yana Relief International partnerliğinde ve BPRM fon desteği ile yürüttüğümüz ‘Engelli Bireyler için Geçim Kaynaklarına Erişimin Geliştirilmesi Projesi’nde engelli kadınlar öncelikli hedef grubumuzdur.  Engelli kadınların çalışma hakkından tam ve etkin biçimde faydalanabilmeleri için proje kapsamında katılımcılarımıza istihdam ve girişimcilik desteği sağlıyoruz. İşitme engelli Seren Göknar da girişimcilik desteğimizden faydalanan isimlerden biri oldu. Önemli mutfaklarda aşçılık ve pastacılık deneyimi olan Seren Göknar, kendi pasta atölyesini kurmak için bize başvurdu ve girişimcilik desteğinden faydalanarak ‘Sessiz Fırın’ adlı atölyesini kurarak hayallerine kavuştu.

Anadolu Ajansı da bu başarı hikayesini haberleştirerek daha fazla kişinin Seren’in başarısından haberdar olmasını sağladı.

Anadolu Ajansı haber linki için tıklayınız.

Mülteci Kadın Firmalarının Dijitalleşmesine Destek

Covid-19 salgını ikinci yılına girerken, işletmelerin dijitalleşmesi ve uzaktan çalışma yeteneği her zamankinden daha önemli hale geldi. INGEV’in yürüttüğü Suriyeli KOBİ’lere acil destek projesinin uygulanması sırasında, 48 kadın liderliğindeki mülteci şirketi, acil iş ihtiyaçlarını finanse etmek için bir mini kurtarma hibesi aldı.

Kadınların liderlik ettiği bu 48 mülteci şirketinden %31’i, marka bilinirliğini artırmak ve daha geniş ve yeni müşteri tabanına ulaşmalarını sağlamak için dijital pazarlama desteği de aldı.

Ayrıca% 44’ü sınırsız internet erişimi ve yine bulut tabanlı iş yönetim araçlarına erişim konularında dijital altyapı hibe desteği aldılar. Dijital altyapı hibeleri, mevcut iş ortamında faaliyet gösterebilecek dijitalleştirilmiş bir ticaretin temellerini atmayı amaçlıyor.

Son olarak, INGEV tarafından düzenlenen ve Covid-19 salgınının getirdiği güncel zorlukların üstesinden gelmek için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerilerle donatmayı amaçlayan eğitimler, dijital iletişim araçları, dijital pazarlama uygulamaları, dijital satış kanalları, sosyal medya araçlarının yönetilmesi gibi konularda tüm hızıyla sürüyor.

Projenin finansmanını Japon Hükümeti sağlarken, proje UNDP iş birliğinde yürütülüyor.

EBRD, KOBİ’lerin Kapasitelerinin Güçlendirilmesine Yönelik Çalışmaları için İNGEV Mentorlarına Teşekkür Etti

Suriyeli girişimcilere şirketlerinin iş geliştirme kapasitelerine destek vermek için başladığımız EBRD destekli mentorluk projesinin ikinci yılı, beklenildiği üzere çevrim içi olarak tasarlanmış ve bu süreçte Türkiye’nin birçok şehrinden mentiler, sektöründe Türkiye’de tanınan mentorlerle bir araya gelmişti. Covid-19 sürecinde ticaretlerinin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve kapasitelerinin gelişmesi için girişimciler, İNGEV mentorleri ile bir seri görüşmeler gerçekleştirmişti.

Bu süreçte girişimciler, kamudan özel sektöre, sektörel derneklerden özel girişimlere kadar birçok yeni ağ ile etkileşime girerken sahip oldukları girişimlerin zayıf yanlarını güçlendirme ve kurumsallıklarını bir aşama daha yukarı taşıma fırsatını buldular.

EBRD iş birliğinde yürüttüğümüz “İş Geliştirme Mentorluğu” projemizin mentorleri, şubat ayında EBRD Türkiye Ülke Başkan Vekili Hande Işlak ile bir çevrim içi teşekkür etkinliğinde bir araya geldi. Tüm mentorlarımıza ve EBRD’ye bizimle bu yolda yürüdükleri için teşekkür ediyoruz.

Suriyelilere Sağlanan İnsani Yardımlar ile İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar Araştırması

BASIN BÜLTENİ

22 Mart 2021

Etkileşimin gücü: Toplumsal uyum algımız birbirimizi tanıdıkça olumluya dönüyor.

İNGEV TAM-İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ iş birliğinde gerçekleştirilen İnsani Gelişme Monitörü Araştırması, son dönemde Türkiye’de halk ile geçici koruma altındaki Suriyeliler arasındaki ilişkinin gergin olduğunu ancak bu gerginliğin azalma eğiliminde olduğunu gösterdi. Araştırma, Suriyelilere sağlanan faydalarla ilgili birçok yanlış bilgiye sahip olduğumuzu ortaya koysa da yanlış bilgi seviyesinin azalmakta olduğunu da gözler önüne serdi. Son dönem sonuçları da, bir önceki dönem gibi, Suriyeli bir tanıdığı olanlar ve olmayanlar arasında anlamlı algı farkları olduğunu ortaya koydu. Suriyeli tanıdığı olanların toplumsal uyum algısı, tanıdığı olmayanlara göre daha olumlu bir konumda.

Pandemi, Mülteci Konusunu Zihinlerde Geri Plana İtti

2019 Temmuz ayında ilki gerçekleştirilen araştırmanın 2020’nin Kasım-Aralık aylarında tamamlanan son dönemi, toplumsal uyuma yönelik çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Suriyeli göçmenler ve ev sahibi topluluk arasındaki gerginlik oranı araştırmanın ilk kez yapıldığı Temmuz 2019 döneminden bu yana düzenli olarak iyileşme göstermekte. Toplumsal gerginlik oranı araştırmanın ilk döneminde %55 seviyesindeyken, ikinci döneminde (Mart 2020) %48’e, son dönemde (Kasım 2020) ise %32’ye geriledi.

Çocuklarının geçici koruma altındaki bir Suriyeli ile arkadaşlık etmesini istemeyen ebeveynlerin oranı ise ilk dönem %51’ken araştırmanın son döneminde %44’e geriledi. 28 Şubat 2020’de Türkiye’nin Suriyelilere Avrupa sınır kapılarını açmasıyla birlikte politik söylemlerin toplumun uyum algısını etkilediğini söylemek mümkün. Diğer yandan, DSÖ’nün 11 Mart’ta COVID-19’u pandemi ilan etmesiyle birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en sıcak gündem pandemi oldu. Diğer tüm konular gibi geçici koruma altındaki Suriyelilere yönelik gerginlik algısı da geri planda kaldı. Bunun sonucunda toplumsal algılarımızda daha önceleri göz önünde olan gerginlik hissiyatı da geri planda kalarak düşme eğilimine girdi.

İlk döneme kıyasla anlamlı fark gösteren bir diğer sonuç ise toplumun geçici koruma altındaki Suriyelilere karşı yaklaşımıydı. Ülkemizin zorunlu göç altındaki kişilere kucak açmasını örnek bir insanlık duruşu olarak değerlendirenlerin oranı ilk dönem %40 seviyesindeyken son dönem %62 seviyesine yükseldi.

Tanıyanlar Daha Ilımlı

Araştırmanın kritik bulgularından bir tanesi, geçici koruma altındaki Suriyelilere karşı algının, Suriyeli tanıdığı olan ve olmayanlar arasında önemli farklar göstermesi oldu.

Suriyeli tanıdığı olanlar ve olmayanların fark gösterdiği bir konu “Suriyelilerin bir an önce Suriye’ye dönmesi sağlanmalıdır” ifadesine katılım oranı. Suriyeli bir tanıdığı olanların bu ifadeye katılım oranı %68 iken, Suriyeli bir tanıdığı olmayanların katılım oranı ise %77 seviyesinde gerçekleşti.

“Ülkemizin mültecilere kucak açması örnek bir insani duruştur” ifadesine katılanların oranı da Suriyeli bir tanıdığı olanlar arasında daha yüksek (%66 – %58). Suriyeli tanıdığı olanlar aynı zamanda

“Suriyelilerin ülkemize uyum sağlaması için daha çok çaba sarf etmeliyiz” ifadesine de daha yüksek oranda katılıyor (%37 – %25)

Yanlış Bilgilerin Yaygınlığı Azalma Eğiliminde

 

Doğru bilinen yanlışlar konusuna bakıldığında bunların hala önemli ölçüde yaygın olduğu ancak azalmakta oldukları görülüyor. Kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının Suriyeli mültecilere yönelik dezenformasyon ile sıkı mücadelesi olumlu sonuçlar veriyor.

Bir önceki döneme kıyasla ev sahibi topluluğun geçici koruma altındaki Suriyeliler ile ilgili doğru bilinen yanlışlara katılım oranı genel bir azalma gösteriyor. Suriyeli mülteciler ile ilgili en yaygın şekilde inanılan yanlış, Suriyelilerin devletten maaş aldığı inancı. Toplumun %54’ü bu ifadeye katıldığını belirtiyor. Oysa bu yardım Kızılay ve kamu bankaları eliyle olsa da AB’nin Sosyal Uyum Yardım fonuyla sağlanmakta. Diğer yandan bu yardımdan sadece kayıtlı olan ve ilgili koşulları sağlayan Suriyeliler faydalanabiliyor.

Doğru bilinen yanlışlardaki en kritik düşüş, “Suriyelilerin istediği üniversiteye sınavsız girebildiği” algısında gerçekleşti. Mart 2020’de toplumun %60’ı bu ifadeye katılırken, Kasım 2020’de bu oran %39’a geriledi. Doğrusu ise, devlet üniversitesinde okumak isteyen yabancı öğrenciler ancak “Yabancı Öğrenci Sınavı”na girerek aldığı puana göre seçim yapabiliyor; özel üniversiteler ise yabancı öğrenciler için kendi sınavlarını uyguluyor.

İfadeler arasında en az yaygınlığa sahip olan ise “Suriyeliler su, elektrik ve doğalgaz faturası ödemiyor” inancı. Bir önceki döneme kıyasla bu inanca sahip kişilerin oranı %43’ten %26’ya geriledi. Doğrusu ise, Suriyelilerin ev sahibi topluluktan farklı bir uygulamaya tabi olmadığı.

Toplumdaki gerginlik hissinin azalması için etkileşimin ve birbirini tanımanın önemini diğer pek çok araştırma gibi bu çalışma da destekliyor. Suriyelilerle ilgili doğru bilinen yanlışların özellikle toplumsal barış üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirgemek üzere pek çok resmî kurum bu tür yanlış bilgi yayılımı ile mücadelesini sürdürüyor ve araştırma sonuçlarına göre bu mücadele olumlu etkiler yaratarak ilerliyor.

İletişim için: INGEV- 0216 540 50 21

can.cakir@ingev.org

 Araştırma, 22 Ekim-20 Kasım 2020 tarihleri arasında TUİK İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması Düzey 2’ye göre belirlenmiş bölgelerde toplam 26 şehirde bilgisayar destekli telefon görüşmesi yöntemiyle Türkiye temsiliyeti sağlanacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında 1774 görüşme gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın hata payı ±%2,3’tür.

 

Basın bültenini indirmek için tıklayınız…

Antroposende Eşitsizliklerle Mücadele

UNDP 2020 İnsani Gelişme Raporu’nun “İNGEV Penceresinden: Antroposen’de Eşitisizliklerle Mücadele ve Sosyal Kapsama” temalı Çevrimiçi Takip Toplantısı, İNGEV sosyal girişimi VibioTV’de canlı yayınla 17 Mart’ta düzenlendi.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayımlanan “Önümüzdeki Sınır: İnsani Gelişme ve Antroposen” başlıklı 2020 İnsani Gelişme Raporu’nun (İGR) Türkiye lansmanı, UNDP Türkiye, Habitat Derneği, İNGEV (İnsani Gelişme Vakfı) ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) iş birliğiyle 16 Aralık 2020’de çevrimiçi olarak gerçekleştirilmişti.

İNGEV Başkanı Vural Çakır: “Eşitsizliklerle mücadele bir hayatta kalma sorunu haline geldi. Bir bebeğin ailesinin gelir grubu, hayatı boyunca mücadele etmek zorunda kalabileceği eşitsizliklerde çok etkili bir faktör haline geliyor. ”

UNDP Özel Sektör Program Yöneticisi Hansın Doğan: “Gezegen üzerinde büyük bir baskı uygulamadan çok yüksek insani gelişmeye ulaşmış tek bir ülke yok. Dünyaya “maliyeti olmayan” yüksek bir insani gelişme düzeyine ulaşmaları için tüm ülkeleri desteklemeliyiz. Değişimi getirmesi gereken nesil biziz. ”

LOSC Lille ve Türk Milli Takım Oyuncusu Yusuf Yazıcı: “Dünyadaki sorunların büyüklüğüne rağmen her şey bizim elimizde. Gezegenimize zarar vermeden eşitsizlikleri azaltabilir ve aynı zamanda gelişebiliriz. İstersek başarabiliriz!”

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 1990’dan beri yayımlanan İnsani Gelişme Raporlarının 30. Yıl Sayısı, tüm insanlığı insani gelişmenin geleceği için gezegenimiz ile denge içinde yeni bir yol çizmeye çağırıyor.

Küresel lansmanı 15 Aralık 2020 tarihinde yapılan “Önümüzdeki Sınır: İnsani Gelişme ve Antroposen” başlıklı 2020 İnsani Gelişme Raporu (İGR), insan ve doğa arasındaki ilişkiyi yeniden dengeleme ve insan yaşamını kalıcı olarak iyileştirmeye odaklanıyor.

Antroposen (insan çağı) dediğimiz yeni jeolojik çağda, insanlar gezegeni bilinçli olarak şekillendiriyor. Eylemlerimiz, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin çöküşü, okyanusların asitlenmesi, hava ve su kirliliği ve toprak bozulmasına neden oluyor. Gezegenimizin biyoçeşitliliği tepetaklak gidiyor; türlerin çeyreği yok olma tehlikesiyle karşı karşıya, bunların bir kısmı birkaç on yıl içinde yok olacak. Bu yeni çağda, insani gelişme nasıl değişecek? İnsan özgürlüklerini, seçimlerini ve eylemliliğini genişleten ve aynı zamanda gezegenimizin üzerindeki baskıları ortadan kaldıran yeni bir yolu nasıl bulabiliriz?

Bu sorulara odaklanan rapor, eşi görülmemiş bu pandemiden düze çıkışın çevresel ve sosyal olarak sürdürülebilir olabileceğini gösteren veriler sunuyor.

Yayını izlemek için tıklayın.

Yerelleşen İnsani Gelişme: İGE-İ ve İGE-B Kitabımız Çıktı

İnsani Gelişme performanslarını Büyükşehirler ve İlçeler bazında ölçen e-kitabımız çıktı. Kitap ilçelerin ve büyükşehirlerin toplamda ve 9 alt kategorideki insani gelişme düzeylerini açıklıyor.

Kitabın önemli özelliklerinden birisi Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Hedefleri açısından durum tespiti yaparak aralarında matematiksel olarak ilişki kuran bir modeli de kapsaması. Alanının sadece Türkiye’de değil küresel olarak da öncü çalışmalarından birisi olan “Yerelleşen İnsani Gelişme “ kitabında çok değerli akademisyenlerin vizyoner makaleleri de yer alıyor.

Prof. Dr. Murat Şeker tarafından hazırlanan e-kitaba İNGEV Başkanı Vural Çakır da İnsani Gelişme – Sürdürülebilir Kalkınma ilişkisini değerlendiren bir sunuş yazısı ile katkı veriyor.

Kitapla ilgili görüşleriniz için her zaman bizimle iletişime geçebilirsiniz

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

Yararlı olmasını dileriz.

Türkiye’nin En Yüksek Performans Gösteren Büyükşehirleri

İNGEV yerel ölçekte insani gelişmeyi desteklemek üzere 3 yıldır sürdürdüğü İGE- İlçeler Endeksini bu yıl ilk kez Büyükşehirler ölçeğine taşıdı. İGE-Büyükşehirler 2020 sonuçları açıklandı ve insani gelişmede başarı gösteren Büyükşehir Belediye Başkanlarına çevrim içi konferans ile ödülleri verildi.

Toplantının açılışında İNGEV Başkanı Vural Çakır ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman “Yerelleşen İnsani Gelişme” konusunu değerlendirdi. Prof. Dr. Murat Şeker, İGE-B araştırma yapısı, İNGEV uzmanları Cenk Ozan ve Berna Yaman da endeks sonuçları hakkında bilgi paylaştı.

İGE-B (İnsani Gelişme Endeksi – Büyükşehirler) Çalışması Hakkında:
İnsani Gelişme Endeksi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 1990 yılından beri ülkeler düzeyinde yayımlanmaktadır. Kişi başına düşen gelir, doğumda beklenen yaşam süresi, okur-yazar ve okullaşma oranları dikkate alınarak hesaplanan İnsani Gelişme Endeksi, gelirin yanında eğitim ve sağlık verileriyle insani gelişmeyi ölçmeyi ve ülkeleri karşılaştırmayı amaçlamaktadır.

İNGEV yerel düzeyde insani gelişmenin desteklenmesi için çalışmalarını genişletiyor.
İnsani Gelişme Endeksi, yerel düzeyde insani gelişmenin yönlendirilmesini amaçlamaktadır. Yerelleşmenin giderek arttığı günümüzde, insani gelişmeye etki eden yerel politika araçları da çeşitlenmektedir. Veriye dayalı yönetim araçlarının mikro ölçekte yerel yönetimler tarafından etkin kullanılması, başta merkezi yönetimler olmak üzere diğer paydaşlar tarafından da desteklenmesi yaşam kalitesini yükseltmektedir. İNGEV günlük hayata etki yapabilecek yönetilebilir değişkenleri önemsemektedir ve 2016 yılından itibaren İnsani Gelişme Endeksi-İlçeler (İGE-İ) çalışmasını yürütmektedir. Bu yıl, İGE-İ çalışmasının yanı sıra, büyükşehirlerin ve dolayısı ile büyükşehir belediyelerinin verilerinin analiz edildiği İGE-Büyükşehirler (İGE-B) modeli geliştirilmiş ve İGE-B ile yerel ölçekte insani gelişmenin izlenmesine yönelik bir adım daha atılmıştır.

İGE-B 2020 Raporu ve Endeksi Büyükşehir Belediyelerinin faaliyet gösterdiği 30 ili kapsıyor.
İGE-B olarak adlandırılan İnsani Gelişme Endeksi – Büyükşehirler 2020 Raporu, büyükşehir belediyelerinin faaliyet gösterdiği 30 ili kapsama almıştır.

Bu yıl ilk kez yürütülen İGE-B 2020 Çalışması 9 alt endeks ve 228 değişkenden oluşuyor.
İGE-B modeli değişkenlerinin belirlenmesi sürecinde literatür taraması yapılmış, BM Sürdürülebilir Kalkınma göstergeleri ve TÜİK Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri 2010-2019 çalışmaları ile Kalkınma Bakanlığı tarafından geçmiş yıllarda açıklanmış olan İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırmaları incelenmiş ve il düzeyinde mevcut ve ikame göstergeler analiz edilerek İGE-B modeli geliştirilmiş ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlaştırılmaya çalışılmıştır.

Bu bağlamda belirlenen 228 değişken Yönetişim ve Saydamlık, Eşitsizliklerle Mücadele, Nitelikli Eğitim, Sağlıklı Yaşam, Sürdürülebilir Ekonomi, Sosyal Yaşam, Sürdürülebilir Çevre ve Enerji, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile Ulaşım ve Erişilebilirlik olmak üzere 9 alt endekste gruplandırılmıştır. Yerel yönetim faaliyet raporları ve stratejik planlarının detaylı incelenmesi, merkezi istatistiklerin toplanması, belediye web sitesi ve sosyal medya hesapları analizi ile birlikte, toplam 21 konuda “gizli vatandaş” senaryoları ile belediyelere başvurulmuş ve cevap verme düzeyleri endekse dahil edilmiştir.

İGE-B 2020 İnsani Gelişme Endeksi sıralamasında İstanbul ilk sırada yer almıştır.
İstanbul’u Ankara, İzmir, Muğla ve Antalya izlemiştir. Sıralamada öne çıkan diğer iller ise Eskişehir, Bursa, Denizli, Sakarya ve Kocaeli’dir.

Büyükşehirler arasında ana endeks ölçeğinde en yüksek skor 65,7, en düşük skor 24,7, ortalama skor ise 45,3’tür. Ortalamanın üstünde 16 büyükşehir yer alır iken ortalamanın altında kalan büyükşehir sayısı 14’tür; bu büyükşehirler sırasıyla, Trabzon, Malatya, Kayseri,
Adana, Manisa, Ordu, Gaziantep, Erzurum, Kahramanmaraş, Hatay, Diyarbakır, Van, Mardin ve Şanlıurfa’dır. Endeks sıralamasında ilk onda yer alan büyükşehirlerin bölgelerine bakıldığında Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin temsil edilmediği gözlenmektedir.

İGE-B’de İnsani Gelişme Ana Endeksinin yanı sıra 9 alt endeks yer alıyor.
İGE-B 2020 Endeksinde toplam sonuçları oluşturan İnsani Gelişme Endeksinin yanı sıra yerel yönetim faaliyetlerinin yönlendirilmesinde önem taşıyan 9 alt endeks yayınlanmaktadır. Bunlar Yönetişim ve Saydamlık, Eşitsizliklerle Mücadele, Nitelikli Eğitim, Sağlıklı Yaşam, Sürdürülebilir Ekonomi, Sosyal Yaşam, Sürdürülebilir Çevre ve Enerji, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile Ulaşım ve Erişilebilirlik.

Bu endekslerde ilk 5 sırada yer alan ilçeler ise şöyledir:

Nitelikli Eğitim ve Sağlıklı Yaşam alanları büyükşehirlerde ortalama değerin en yüksek olduğu alanlardır. Ortalamanın düşük olduğu alt endeksler ise Sosyal Yaşam, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Eşitsizliklerle Mücadeledir. Öte yandan minimum değerler açısından bakıldığında ise Yönetişim ve Saydamlık, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Sosyal Yaşam ve Eşitsizliklerle Mücadele en düşük performans gösterilen ve büyükşehirlerin insani gelişme açısından daha fazla çalışma yürütmesi gereken alanlardır.

Çalışmayı uzman proje ekibi yönetiyor.

İNGEV Başkanı Vural Çakır’ın genel desteği ile yürüyen projenin rapor yazımını bu alanda birçok çalışmaya da imza atan İstanbul Üniversitesi Şehir Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Murat Şeker yapmaktadır. Proje ekibinde istatistik analizler için İNGEV uzmanları yer almıştır.

Basın bültenini indirmek için tıklayınız…

İGE-İ sunum dosyası için tıklayınız…

Uzaktan Öğrenme Eşitsizlikleri Artırır mı?

11 Şubat 2021

Uzaktan eğitim sisteminin başarısı, dijital erişime ve ebeveynlerin ilgisine bağlı.

İNGEV TAM-İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ iş birliğinde gerçekleştirilen İnsani Gelişme Monitörü Araştırması, toplumun uzaktan eğitim konusunda çekimser olduğunu gösteriyor.

Bu çekimserliğin en öne çıkan nedeni, tüm öğrencilerin uzaktan eğitime katılabilmek için ihtiyacı olan dijital erişime sahip olmaması. Ebeveynlerin dijital okuryazarlıklarının çocuklarının uzaktan eğitim sistemini kullanmasına yardımcı olabilecek seviyede olmaması ise bir diğer bariyer olarak algılanıyor. Diğer yandan, öğrencilerin sürekli evde olması yüz yüze eğitimde öğretmenin sorumluluğunda olan önemli görevleri de ebeveynlere yüklüyor.

Bütün bunlar, toplumda dijital erişim ve okuryazarlık seviyesine göre oluşan eşitsizliklere işaret ediyor.

Uzaktan eğitim konusunda çekimseriz ve tek başına yeterli olmadığını düşünüyoruz.

Toplumda uzaktan eğitim sistemine güvendiğini belirtenlerin oranı %39. Bu sistemin tek başına yeterli olduğunu düşünenlerin oranı ise %23.

 

Halkın %50’si ise öğrencilerin yüz yüze eğitime başlamasını destekliyor. Toplumun uzaktan eğitime güven konusunda çekimserliği olsa da %52’lik bir kesim yüz yüze eğitimin uzaktan eğitim ile de desteklenmesi gerektiği görüşünde. Diğer yandan, Pandemi geçse bile eğitim sistemi uzaktan eğitim olarak devam etmelidir görüşünü savunanların oranı yalnızca %12.

 

Uzaktan eğitim eşitsizliği artırdı.

Toplumun %72’si tüm öğrencilerin gerekli dijital erişime sahip olmamasının uzaktan eğitimin önündeki en önemli bariyer olduğunu düşünüyor. %67’lik bir kesim ise tüm ebeveynlerin, çocuklarının uzaktan eğitim sistemi kullanmasına yardımcı olacak bilgi seviyesine sahip olmamasını diğer bir bariyer olarak tanımlıyor. Bunların sonucunda ise toplumun %66’sı uzaktan eğitim sisteminin öğrenciler arasında eşitsizliğe neden olduğu görüşünde. Diğer yandan, toplumun %63’ü devlet okulu öğrencilerinin bu süreçte özel okul öğrencilerine göre daha dezavantajlı olduğu inancında.

 

Bu eşitsizlik algısı,

  • Halkın %64’ünde uzaktan eğitim alan öğrencilerin sınav başarısının daha düşük olacağı;
  • %53’ünde ise uzaktan eğitim alarak üniversiteden mezun olan gençlerin işverenler tarafından daha az tercih edileceği gibi endişelere yol açıyor.

Uzaktan eğitim ile ebeveynlere büyük ek sorumluluklar yüklendi.

Uzaktan eğitim, ebeveynlerin önemli ölçüde eğitim sürecine dahil olup daha fazla vakit ayırmalarını gerektiriyor. Toplumun %85’i uzaktan eğitimde öğrencinin başarısının veli-öğretmen iş birliğine bağlı olduğu konusunda hemfikir. %81’i ise bu sistemin ebeveynlerin çocuklarıyla daha fazla ilgilenmesini gerektirdiğine inanıyor. %62’lik bir kesim uzaktan eğitim sisteminin özellikle evden çalışan ebeveynlere ek yük yarattığını düşünürken halkın %53’ü ise öğrencinin uzaktan eğitimini takip etmenin evde annenin sorumluluğunda olduğu görüşünde.

 

Uzaktan eğitimde öğrenciler derslere motive olamıyor ve gerektiği kadar sosyalleşemiyor.

Toplumun %66’sı uzaktan eğitim sisteminde öğrencilerin derslerine motive olamadığı görüşünde. %62’si ise öğrencilerin bu sistemde gerektiği kadar sosyalleşemediklerini; %63’ü ise kişilik gelişimi için uzaktan eğitimin yeterli olmadığını düşünüyor. Diğer yandan, %57’lik bir kesim ise bu sistemin öğrencinin aktif katılımını engellediği inancında.

Uzaktan eğitim sisteminde öğretmen maaşlarının düşürülmesi yanlış bulunuyor.

Toplumun %70’i uzaktan eğitim döneminde öğretmen maaşlarının düşürülmesini yanlış bulurken %38’lik bir kesim bu süreçte öğretmenlerin zaten hakkettikleri ücretleri de alamadığı görüşünde. Diğer yandan, toplumun %62’si öğretmenlerin pek çoğunun ders içeriği geliştirme konusunda teknik desteğe ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. %40’lık bir kesim ise öğretmenlerin çalışma yoğunluğunun arttığı inancında.

İletişim için:

İNGEV TAM Direktörü Can Çakır – can.cakir@ingev.org

Tel: 0216 540 50 21

Araştırma, 8 Kasım-10 Aralık 2020 tarihleri arasında TUİK İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması Düzey 2’ye göre belirlenmiş bölgelerde toplam 26 şehirde bilgisayar destekli telefon görüşmesi yöntemiyle Türkiye temsiliyeti sağlanacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında 1754 görüşme gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın hata payı ±%2.3’dür.


Basın Bültenini indirmek için tıklayınız…