İNGEV , Göç İdaresi ile Mülteciler Konusunda Farkındalık Artıracak

İNGEV Toplumsal Araştırmalar Merkezinin düzenli aralıklarla yürüttüğü İNSANİ GELİŞME MONİTÖRÜ Araştırması başta olmak üzere, ev sahibi topluluklar konusunda yapılan araştırmalar, göç ve koruma konularında kamuoyu farkındalığının düşük olduğunu gösteriyor. Çalışmalar aynı zamanda sosyal uyum gelişiminin farkındalıkla yakından ilişkili olduğuna da işaret ediyor.

Göç ve Uluslararası Koruma konularında kamu farkındalığının artırılması, mevcuttaki uygulama ve iletişim stratejilerinin durumunu ortaya çıkarmayı gerekli kılıyor. İNGEV ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM), bu farkındalığı oluşturma yollarının analizine eğilecekler. İNGEV TAM, bu amaçla bir durum analizi (situational analysis) gerçekleştirecek. İzlenecek iletişim ve farkındalık artırıcı stratejilerin buna bağlı olarak belirlenmesini sağlayacak.  Belediyeler, kamu kurum ve kuruluşları ile STK’ları kapsayacak detaylı bir araştırma çalışmasıyla 2013 yılından beri uygulanan iletişim ve farkındalık artırma faaliyetleri incelenecek. Özellikle medya kullanımı, sosyal medyadan faydalanma ve hedef kitle algısına etki eden bariyerlerle fırsatlar boyutlarında yapılacak analiz çalışmalarıyla, planlama aşamasında geçmişten doğru derslerin çıkarılmış olması sağlanacak.

Yaratıcı ve Üretici Teknolojik Start-Uplar için Networking Buluşması

Yaratıcı ve Üretici Teknolojik Start-Uplar için Networking Buluşması

İNGEV, Building Markets ve Habitat Derneği işbirliğinde yürüttüğümüz “Business Mentors for Cohesion” projemizin son etkinliği olan “Yaratıcı ve Üretici Teknolojik Start-Uplar için Networking Buluşması”nı 14 Eylül’de 100’ün üzerinde Suriyeli girişimcinin katılımı ile  Maslak Kolektif House’da gerçekleştirdik.

Etkinlikte Türkiye’deki girişimci ekosistemi, alternatif girişim araçları ve girişim yaklaşımları hakkında bilgilendirilmeler yapıldı. Katılımcılara ayrıca, ilgi alanlarına göre, pazarlama, iş hayatında iletişim, itibar yönetimi ve genel hatlarıyla iş hukuku konularında özel eğitimler verildi ve soruları cevaplandı. Birçok girişimci, melek yatırımcılar ve finans çevrelerinden temsilcilerle tanışma imkanı edindi.

Etkinlik, Suriyeli girişimcilerin, fikirlerini, şirketlerini anlatmaları ve yeni fırsatlar yaratmalarını sağlamak amaçlı, yuvarlak masa görüşmeleri ile devam etti. İNGEV olarak, mülteci girişimlere desteğimiz gelecek projelerde de devam edecek.

 

Yaratıcı ve Üretici Teknolojik Start-Uplar için Networking Buluşması Yaratıcı ve Üretici Teknolojik Start-Uplar için Networking Buluşması Yaratıcı ve Üretici Teknolojik Start-Uplar için Networking Buluşması Yaratıcı ve Üretici Teknolojik Start-Uplar için Networking Buluşması

İNGEV’den Siber Zorbalık Araştırması

İNGEV’den Siber Zorbalık Araştırması

İNGEV’den Siber Zorbalık Araştırması
Farkında olmadan herkes siber zorba veya zorbalık kurbanı olabilir

Siber zorbalık araştırmasını tamamlayarak ilgili kurumlarla paylaşan İNGEV tehlikeye dikkat çekti. Siber zorbalık farkındalığı çok düşük, zorbalık yapan da uğrayan da ne olduğunun farkında değil.

İNGEV TAM (Toplumsal Araştırmalar Merkezi tarafından hazırlanan rapordan çıkan temel değerlendirmeler şöyle;

Siber zorbalık hakkında bilgisi olmayanlar yüzde 77
Siber zorbalık hakkında hiçbir fikri olmayanlarla, pek az fikri olanların toplamı yüzde 77 ediyor. Akıllı telefon sahipliğinin tüm toplumu kavradığı, sosyal medya kullanımının düşük yaşlara indiği bir iletişim ortamında siber zorbalığın bu kadar düşük farkındalığı büyük bir tehlike oluyor. Fiziksel zorbalık ve şiddetle mücadele ederken, alttan alta hızla gelişen bu tehdidin farkına varılması çok önemli. Farkındalık yükselmezse çok küçük yaşlardan itibaren yansımaları tehlikeli olacak bir ortamın içinde yaşanmaya başlayacak. Zorbalık yapanlar yaptıklarının normal olduğunu sanırken, mağdurlar da neye uğradıklarını ve nasıl bahsedeceklerini hiç bilmeyecekler.

En az bir siber zorbalık davranışına maruz kalanlar yüzde 28
Siber zorbalık olarak tanımlana çok sayıda davranış var. Bazıları günlük hayat içinde olağan bir sosyal medya davranışı gibi bunları uygulayabiliyorlar. En sık karşılaşılan zorbalık istemediğiniz hale ısrarlı bir şekilde telefonla aranmak veya mesaj almak. Bu şekilde rahatsız edildiğini söyleyenlerin oranı yüzde 19. İkinci sırada siber ortamda cinsel taciz geliyor. İzni olmadığı halde cinsel içerikli rahatsız edici mesaj aldığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 11. Son sıralarda kişisel veri güvenliğine yönelik çeşitli çalışmalar olsa da üçüncü sırada kişisel verilere izinsiz erişim ve kullanım geliyor (yüzde10). Hepsi toplam olarak değerlendirildiğinde toplumumuzun dörtte birinden fazlası zorbalıkla karşılaşmış. Araştırma, teknik gereği çocukları kapsamıyor. İNGEV bu oranın çocuklarda daha da fazla olabileceğini değerlendiriyor.

Özellikle dikkat edilmesi gereken bir nokta da zorbalığa maruz kalanların bunu paylaşmaktan kaçınabiliyor olmaları. İNGEV olarak gerçek rakamların bunların da üstünde olduğunu yorumluyoruz.

En az bir kez siber zorba davranışı göstermiş olanlar yüzde 26
Bireylerin önemli bir bölümü yaptıklarının suç veya sorunlu davranış olduğunun farkında değiller. Tek tek bazı davranışlar belirtilip bunlara başvurup, başvurmadıkları sorulduğunda samimi cevap veriyorlar. “Birini izni olmadan ısrarla aradım ve mesaj attım” (yüzde 10) , “birine internette paylaştığı görüşleri nedeni ile hakaret ettim” (yüzde 8) ve, “Sinirlenip sevgilime küçük düşürücü, aşağılayıcı veya tehdit edici mesaj attım” (yüzde 8) en çok yapılmış üç davranış. Bir arada değerlendirildiğinde yine toplumun dörtte birisinden fazlası bu kez siber zorbalık yapmış oluyor.

Farkındalığın düşük olması nedeni ile bir tarafta siber zorbalıkla karşılaşan, öbür tarafta zorba haline dönüşebiliyor. Zorbalık yapanların yüzde 52’si aynı zamanda mağdur. Her iki durumda da davranışın olağan olduğunu düşünebiliyorlar.
Akıllı telefon kullanma yaşının ilkokul öncesine doğru indiği bir aşamada toplumda bu denli yaygın bir olumsuz yetişkin örneği olması ayrıca tehlikeli.

İNGEV olarak çocuklarda siber zorbalık riskinin her iki yönlü olarak büyüdüğü ve aktif müdahale gerektirdiğini değerlendiriyoruz.

Mağdurlar kendi başlarının çaresine bakıyor (yüzde 63); zorbaların yüzde 34’ü yakın çevreden
Farkındalığın düşüklüğü, zorbalığa maruz kalındığında ne yapacağını bilemem şeklinde de kendisini gösteriyor. Siber zorbalık mağdurlarının yüzde 63’ü kendi başlarına çözüm bulmaya çalışıyor . Erkek, kadın farkı da belirgin. Erkekler daha fazla içe kapanık ve sorunla kendileri başa çıkmaya çalışıyorlar. Kadınlar ise yakın çevre (özellikle aile) yardım istemeye veya hukuki yollar aramaya daha fazla yatkınlar. Kadınların hukuki yol aramalarının önemli bir nedeni de karşılaştıkları vakaların erkeklere göre daha sert olması.

Siber şiddetle karşılaşanların yüzde 34’ü bu davranışın yakın çevrelerden, tanıdıklardan geldiğini belirtiyor. Sorunu paylaşmaktan kaçınanları da değerlendirdiğimizde fiziksel şiddet konusunda çok rastlanılan aile ve yakın çevre olgusunun siber dünyada da devam ettiği görülüyor.

Basın bülteni indirmek için tıklayınız…

İNGEV’den Suriyeli Algı Araştırması

İNGEV’den Suriyeli Algı Araştırması ve ötekileştirme, düşmanlaşma tehlikesine karşı
sosyal uyum dili kullanmaya davet

Suriyeli mültecilere yönelik algı araştırmasını tamamlayıp ilgili sivil toplum kuruluşları ile sonuçlarını paylaşan İNGEV, çalışmanın temel verilerini “uyum dili” kullanma çağrısı ile birlikte yayınladı.
İNGEV Toplumsal Araştırmalar Merkezi (İNGEV TAM) tarafından hazırlanan rapordan çıkan temel değerlendirmeler şöyle;
Suriyeliler somut hayati tehlike nedeni ile ülkemize sığındı
Ülkesini terk etmek zorunda kalan kişilerin durumu ile ilgili olarak insanlık birçok deney yaşadı, tecrübe biriktirdi. Halen Dünyada 71 milyon mülteci insan var. İnsanlığın bu tecrübeleri Birleşmiş Milletler çevresinde biriktirildi ve çözüme yönelik kurallara bağlandı. Mültecilik Dünyadaki en zor statülerden birisi olarak kabul edildi. Bu insanların hayatlarını yeniden inşa etmelerine destek vermek politikaların temel ilkesi oldu. Ülkemize sığınan 4 milyona yakın Suriyeli de doğrudan tarafı olmadıkları bir çatışmanın ortasında kalmıştı. Birçok farklı örgütün ve devletin müdahil olduğu bu çatışma ortamında hayatlarını sürdüremez hale gelerek ülkemize sığındılar. Türkiye’ye gelenlerin yüzde 47’si 18 yaş altındaki çocuklardır. Kadınlar ve ileri yaştakilerle birlikte büyük çoğunluğu oluştururlar.

Ortalama yaş 21, kişi başına aylık gelir 252 TL
Ülkemizdeki Suriyelilerin ortalama yaşının 21 olması da çocuk ağırlığından kaynaklanır. Ortalama 6,2 kişilik hanelerde yaşamaktadırlar. Kişi başına gelirleri 252 TL gibi bir rakamla aşırı yoksulluk sınırının altındadır. Türkiye’deki en büyük memnuniyetleri güvenlikli ( ölüm tehlikesi olmayan) bir ortamda yaşıyor olmalarıdır (yüzde 84). En büyük endişeleri ise ailenin geleceğidir (yüzde 71). Dini inanç ve uygulamaları güçlüdür (yüzde 84). Günlük hayat iletişimi büyük ölçüde kendi aralarında sürmektedir. Kayıt dışı çalıştırma ve ücretlendirmeye bağlı olarak geçimlerini temin etmek durumundadırlar. Genellikle yerli işgücünün tercih etmediği alanlarda 750 bin civarında Suriyeli kayıt dışı koşullarda çalıştırılmaktadır. Öte yandan, girişimci Suriyeliler 8 binden fazla şirket kurmuşlardır.
Ürünlerini çoğunlukla Suriyeli Topluluğa ve ihracat olarak da Arapça konuşulan ülkelere satmaktadırlar.

Geçici Koruma Statüsü, temel haklar ve sınırlı özgürlükler tanır
Ülkemizdeki Suriyelilerin çok büyük bölümü herhangi bir vatandaşlık konumu olmaksızın 99 no’lu kimlikle, geçici koruma statüsü ile yaşıyorlar. Bu statü onların uzun vadeli bir hayat planı yapmasını engelliyor. Buna karşılık hem uluslararası hukuktan ve hem de ülkemiz hukukundan kaynaklanan temel haklara ve kısmi özgürlüklere sahipler. BM sözleşmelerinin de bir yansıması olarak eğitim, sağlık, çalışma hakkı gibi hakları var. Buna karşılık sadece kayıtlı oldukları ilde yaşayabilmek, bir ilden başka bir ile gitmek için kamu otoritesinden izin almak, çalışma için özel izin almak zorunluluğu gibi kısıtlılıkları var ve diğer vatandaşlık hak ve özgürlüklerinden yararlanamazlar.

Geriye dönüş eğilimi zamana ve yerleşim biçimine göre azalır
Dünya mülteci deneyimine göre mülteciler sınırlardaki özel bölgelerde (kamplarda) yaşarlarsa ve süre de kısa süre olursa ( 1 yıl gibi) geri dönüş güçlü olmaktadır. Ancak süre uzar ve ev sahibi toplulukla iç içe yaşarlarsa geri dönüş eğilimi düşmektedir. İNGEV’in yaptığı araştırmalarda hayat normalleştiği takdirde geri dönüş isteği 2017 yılında yüzde 78 oranında idi. Ancak, çatışma ortamı sona erse de, Suriye’de olağan günlük yaşam koşullarının oluşması uzun zaman alacaktır. Bu süre içerisinde ev sahibi ülkede yeni bir hayat kurmaya başlayan mültecilerin geriye dönüş eğilimi pratikte düşük oranda gerçekleşmektedir. Ülkemizdeki birçok Suriyeli çocuk, Türkçe okuma yazmayı, Arapçadan daha iyi bilir hale gelmiştir. Bütün veriler ışığında Suriyelilerin büyük bölümünün, bugünkü ve sonraki kuşaklarının hayatına Türkiye’de devam edeceğinin varsayılması en gerçekçi durumdur. Stratejilerin, politikaların buna göre düşünülmesi yerinde olur. Çoğunluğun Suriye’ye geri döneceği veya zorla gönderilebileceği varsayımına göre politikaları inşa etmek gerçekçi değildir.

Türk –Suriye gerginliği en önemli Sosyal gerginlik alanı oldu (Yüzde 48)
Türk-Suriyeli gerginliği gittikçe önemli bir vaziyet almaktadır. İNGEV’in mayıs ayındaki son araştırmasına göre toplumun yüzde 48’i Türk-Suriyeli ilişkisini en gergin sosyal ilişkiler arasında görmektedir. Siyasi amaçlı gerginlik (iktidar-muhalefet) alanını bir yana bırakırsak, mesele toplumuzun en önemli sosyal gerginlik hattını oluşturmaktadır. Türk -Kürt; Sünni-Alevi, laik-dindar şeklinde tanımlanan çeşitli farklılıkların çok önüne geçmiştir. Ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar, kayıt dışı işgücü piyasasında oluşturulan ücret rekabeti gibi faktörlerin yanı sıra, son aylarda çeşitli ortamlarda oluşturulan negatif dil artan gerginlikte çok etkili olmaktadır. Suriyelilerin sadece yüzde 14’ü Türkiye toplumuna tam uyum sağladığını düşünürken, yüzde 59’u kısmen uyum sağlayabildiği düşüncesindedir. Uyum en önemli meselemizdir.

Toplumun yüzde 40’ı Türkiye’nin insani tutumunu takdir ederken, yüzde 12 Suriyelilerin vatandaş olmasını makul buluyor
Artan gerginlik eğilimine bağlı olarak Türkiye’nin bu konuda gösterdiği insani tutumu takdir etme oranında da azalma eğilimi var. Yüzde 40’lık bir kesim bu tutumu takdir ediyor. Buna karşılık çoğunluk Suriyelilerin geri dönmesini destekliyor. Türkiye’ye entegrasyonları için çalışmalıyız diyenler de yüzde 17. Algıdaki olumsuz eğilimin bir göstergesi de suça eğilim. Genel olarak bütün mülteci hareketlerinde suça eğilim ev sahibi ülke vatandaşlarına oranla daha düşük olduğu gibi Türkiye’deki istatistikler de aksini göstermiyor. Ama, toplumun yüzde 44’ü onların suça daha yatkın olduğuna inanıyor. Bir başka veri de yine ev sahibi toplulukla Suriyeliler arasındaki mesafeye işaret ediyor. Toplumun yüzde 55’i çocuklarının Suriyelilerle arkadaş olmasını istemiyor. Bu oran eşcinsel bireyler ve Fetöcü gruplardan sonraki üçüncü sırayı teşkil ediyor.

Konu insani bir bakış temelinde ele alınmalı
Bir yanda birlikte yaşadığımız ve bundan sonra birlikte yaşayacağımız Suriyeliler, öte tarafta artan gerginlik ülkemizin geleceği için çok önemli bir fay hattının oluşmakta olduğunu gösteriyor. Zamanında farkına vararak gerçekçi politikalarla ülkemiz enerjisini tüketecek bir sorunlar yumağı oluşmasını engellemeliyiz. Ev sahibi ülke olgunluğu ile Suriyelilerin Ülkemiz yaşamına, kültürüne entegre olmasını, varlıklarının bir yük değil, yeni bir çeşitlilik ve enerji kaynağı olmasını sağlayabilmeliyiz. Bir zamanların Türk – Kürt sorunu gibi bir Türk-Suriyeli çatışması yaratılmasına izin vermemeliyiz. Şehirlerimizde, mahallelerimizde, sokaklarımızda düşmanlıklar değil uyumu desteklemeliyiz. Siyasi tercihler,pozisyonlar ve polemikler insani gelişme ilkelerinin önüne geçmemelidir.

Ötekileşme ve düşmanlaştırmaya karşı uyum dilini kullanmalıyız
Ülkemizdeki Suriyeliler meselesi siyasi pozisyonlara göre yorum yapmayı değil, öncelikle insani ilkelere göre tutum almayı gerektirmektedir. Dini veya etnik grupları bir bütün olarak toplu şekilde suçlayıp düşmanlaştıran tutum ve davranışlar, Dünya ve Ülkemiz tarihindeki birçok acı olayın yaşanmasında belirleyici olmuştur. Kamuoyunu etkileme imkanı olan kişi ve kuruluşların kullandığı dilin uyumu destekler nitelikte olması gerginlikleri engelleyecek en önemli yollardan birisidir.
Bütün siyasi partileri, medya kuruluşlarını, fikir önderlerini konu ilgili görüş beyan eden herkesi gerginlikleri azaltan ve sosyal uyumu destekleyen bir dil kullanmaya davet ediyoruz.


İletişim için: İNGEV- 0216 540 50 21

İNGEV Hakkında: İNGEV, insani gelişmeyi kırılgan toplum kesimlerini güçlendirecek uygulama projeleri, politika kararlarına yol gösteren araştırmalar ve sosyal pazarlama kampanyaları yaparak destekler. İNGEV iş birliğine, ortak akla, teknik kaliteye inanan ve siyasi olmayan bir sivil toplum örgütüdür.
Araştırma verileri, 8 – 31 Mayıs tarihleri arasında İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasına göre 26 şehirde telefonla görüşme yolu ile yapılan Türkiye temsili 1358 ankete dayanmaktadır. Hata payı %95 güven aralığında %±2.7’dir.
İNGEV TAM periyodik olarak yürüttüğü İnsani Gelişme Monitörü ve diğer araştırmalarla toplumsal gelişmeleri araştırmakta, analiz etmekte ve sosyal politika önerilerine dönüştürmektedir.

Basın bülteni indirmek için tıklayınız…

İNGEV, EBRD Desteği ile “Suriyeli Şirketler için İş Geliştirme Mentorluğu Projesi”ne Start Verdi

İNGEV, EBRD Desteği ile “Suriyeli Şirketler için İş Geliştirme Mentorluğu Projesi”ne Start Verdi

İNGEV, EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) desteği ile yürütmeye başladığı “Suriyeli Şirketler için İş Geliştirme Mentorluğu” projesinin başlangıç toplantısını kuvvetli bir katılımla gerçekleştirdi.

Toplantının açılış konuşmalarını İNGEV Başkanı Vural Çakır ve EBRD Ulusal Program Yöneticisi Serpil Çetinçift yaptılar. Ardından İNGEV Direktörü ve Danışma Kurulu Üyesi Berk Çoker, projenin detayları ile ilgili katılımcıları bilgilendirdi.

İstanbul ve Mersin’deki farklı sektörlerden Suriyeli Kobileri ve sektörlerinde öncü mentorleri bir araya getiren proje, İstanbul ve Mersin’de 20’nin üzerinde Suriyeli şirketin, yeni iş ağlarına tanıtılmalarını sağlanacak. Bunun yanısıra, proje, Suriyeli Kobilerin pazarlama, iş geliştirme ve satış alanlarında kapasitelerini artırmaya da destek verecek.

Siber Şiddetin Boyutları

İNGEV TAM  Siber Şiddet konulu araştırma raporunu tamamladı. Türkiye’yi temsil eden bir saha çalışmasına dayanan araştırma raporu farkındalığımızın oldukça düşük düzeyde olduğunu gösteriyor. Bireyler farkında olmadan siber şiddetle karşılaşıyor veya tam tersi farkında olmadan siber şiddet uyguluyor. Akıllı telefon bulunurluğunun hızla toplumun tamamını kapsar hale geldiği ve kullanım yaşının da  gittikçe küçüldüğü bir aşamadayız. Bu trendin de devam edeceği gözüküyor.  İNGEV  TAM Siber Şiddet Farkındalık  Raporu bulunduğumuz aşamayı tesbit ederken bir yol haritasının da ipuçlarını veriyor. Araştırmaya göre kamuoyunun %73’ü Siber Şiddet anlamına gelecek davranışları hiç bilmediğini ya da az bildiğini belirtiyor. Bu konudaki farkındalığın artması, bilmeden siber şiddet uygulama ya da siber şiddet durumlarında savunma ve korunma seçeneklerini kullanamamak gibi durumları engellemenin ilk adımını teşkil ediyor.  İNGEV, rapordaki  bu ve bunun gibi ipuçlarını değerlendirerek farkındalık  artırıcı kampanyalar  planlıyor.

Suriyeli Algı Araştırması

Türkiye çok büyük bir insanlık meselesinde kilit bir rol üslenerek 3,7 milyon Suriyeli mülteciye evsahipliği yapmayı üstlendi. Bu boyutdaki bir nüfus elbette başta sosyal uyum olmak üzere bir çok meseleyi de beraberinde getiriyor. Kararlı stratejiler, net uygulamalar ve büyük kaynaklara ihtiyaç duyuluyor. Mültecilere yönelik  bu çabaların yanısıra evsahibi ülke vatandaşlarının tutum ve davranışları  belirleyici.  Özellikle ülkemizin ekonomik darboğazdan geçtiği ve işsizliğin yüksek boyutlara ulaştığı bir dönemde oluşabilecek gerginliklere dikkat etmek gerekiyor. Siyasi partilerin, fikir önderlerinin de olağanüstü özenle konuya yaklaşmaları, uyumlu bir dil kullanmaları ve  provakatif olmamalarına ihtiyaç var. İNGEV  TAM  Türkiye temsili saha çalışmasına dayanan bir araştırma raporu ile toplumumuzdaki Suriyeli algısını değerlendirdi. Türkiye vatandaşları ile Suriyeliler arasındaki ilişkilerin kamuoyu nezdinde ülkemizdeki en gergin toplumsal ilişkilerden biri olarak nitelendirildiğini gösteren raporun tamamı, konunun taşıdığı hassasiyet nedeni ile sadece doğrudan ilgili olabilecek kuruluşlarla paylaşılıyor.

Kadın İstihdamı için Doğru Fırsatlar

Ülkemizdeki işsizlik çok yüksek boyutlarda. Kadınların istihdama katılması yüzde 30’u bulmuş gibi gözükse de, tarım dışı istihdamda bu oran yüzde 17’lere düşüyor. Suriyeli kadınlar için çalışma hayatına katılım çok daha karışık ve çok boyutlu bir konu.  Suriyeliler için bir çok fon aracılığı ile mesleki eğitimler veriliyor. Bu eğitimlerin  işgücü piyasasında yeni ve hatta kayıtdışı bir rekabete yol açmaması çok dikkat edilmesi gereken konulardan birisi. Öte yandan Suriyeliler için verilen mesleki eğitimlerin bir sonuca bağlanmadan tekrara düşme tehlikesini de görmeliyiz. Bu nedenle eğitim ve istihdama yönelik aktiviteler seçici ve sözkonusu sakıncalara minimuma indiren hedef odaklı bir şekilde ilerlemeli.  Save The Children bu konuda çok hassas kuruluşlardan birisi. Şimdi İNGEV Save The Children desteği ile Suriyeli kadınları gözeten bir işgücü fırsatları analizi gerçekleştiriyor.

STK İmaj Araştırması

Sağlıklı bir toplumsal gelişim ve huzurlu bir demokrasi için sivil toplum kuruluşları kilit rol oynar.  Bireylerin toplumsal hayata katkısı ve yöneticilerin kararlarını toplumla brilikte oluşturabilmeleri STK’lar aracılığı ile mümkün olur. Kamunun müdahale etmekte zorlandığı  birçok sorunun çözümünde de STK’lar önemli rol oynayabilirler. Bazı Avrupa ülkelerinde parlamento üyesi seçilebilmek için belli bir süre STK’da çalışmış olma şartı aranır.  Ülkemizde  teknisyen kalitesi olan ve siyaset üstü STK’lar gelişiyor. Ancak siyasetle içiçe geçmiş STK’ların da arttığı ve kamu kaynakalarına daha kolay erişebildikleri de biliniyor. Öte yandan,demokrasiye yapılan 15 Temmuz saldırısının hazırlanmasında bazı STK’ların da rol oynaması  STK’lar için yıpratıcı bir sorun oldu.  İNGEV  TAM kamuoyundaki STK imajını konu alan bir araştırma raporu hazırladı.  Kamuoyunda Sivil Toplum Kuruluşlarının topluma fayda sağladığına inanan ve inanmayanların oranlarının neredeyse yarı yarıya dağılım gösterdiğini ortaya çıkaran rapor, buna neden olan faktörlerden değiştirebilecek faaliyet alanlarına çeşitli etkenleri irdeledi. Türkiye’yi temsil eden bir saha çalışmasına dayanan STK imaj araştırması sivil toplum kuruluşlarının önemli çıkarımlar yapmasına imkan verecek.