Telefon o sabah klasik zil tonu ile, acı acı denemeyecek bir şekilde çaldı. Zaten genellikle kısık seviyeye ayarlandığı için acı acı çalma ihtimali de yoktu.
Arayan Reklamcılık Vakfının yöneticisidir. Hafiften fırça da içeren bir konuşma olur. TÜAD’da neler olduğundan haberdar mıyımdır? Dernek hiç istenmeyen tuhaf bir yere savrulmak, bölünmek gibi tehlikelerle karşı karşıyadır. Ben ne yapıyorumdur?
Bahsettiği olayların TÜAD’a yansıma detayından değil ama kökeninden haberdardım. Uzun yıllardır sektörde konuşulan, hemen hemen herkesin bildiği, hatta denk düştükçe ilgililerini bu tür uygulamaların problem olacağı konusunda uyardığı bir sorunun aniden patlamasıdır. Problemin yasal boyutları kadar kurumsal şirketler arasındaki adil rekabete müdahale boyutu da vardır.
2012 sonunda GFK Global Yönetimi Türkiye’deki şirketi yönetmekte olan eski ortakları ani bir operasyonla işten çıkarmış; 21 milyon Euro’yu bulabilecek bir vergi ve SGK kaçağına yol açtıklarını duyurmuştur. İşin garip bir kısmı, bağımsız vergi denetimine tabi olan, yönetim kurulu üyelerinin tamamının yabancı olduğu bir şirketin, pazarda herkesin bildiği bir konuyu nasıl olup da on yılı aşkın bir süre boyunca anlayamamış olmasıdır.
Start-up gerçeğini bilen herkes işlerin kuruluş aşamasında sermaye birikimsizliği ile malul bir ülkede ücretlerin tam gösterilmemesini anlar. Ancak yüzde yüz yabancı sermayeli hale gelmiş, borsaya kote bir şirkette personel ücretlerinin bir kısmının açıktan ödenmesinin bir yönetim sistemi olarak uygulanması pek görülmüş bir durum değildir.
İşin TÜAD’la ilgili kısmı GFK’nın suçladığı kişinin GFK’yı temsil ettiği için TÜAD’da başkanlık yapıyor olmasından kaynaklanır. Şimdi ise GFK işten çıkardığı bir yöneticisinin kendisini ve sektörü temsil eden bir pozisyonda bulunmasına son vermek istemektedir.
Rahatsızlık, derneğin içinde daha derinleşmiştir. Etik bir tartışma olarak başlayan konu daha genişlemiş olmalıdır. Yönetimin yenilenmesini isteyenlerle mevcut durumu sürdürmek isteyenler arasındadır.
Uzaktan da olsa başka bazı bağlantıların işe karıştığı dedikoduları çıkınca sorun büyümüş, arkadaşımın kastettiği “eksen kayma” tehlikesi konuşulur hale gelmiştir.
Dernekle ilişkim, içinde olduğum sektörle ilişkime benzer. Ayrılık, ihanet, tutku, öfke, hayal gibi duyguların tekmilinin birden bulunduğu bir çeşit aşk ilişkisidir. O dönem ise ilişkinin ayrılık zamanlarıdır.
Araştırma pazarlama sisteminin, markaizm dünyasının bir parçasıdır. İlk taşı atmak ona da düşmez. Ama reklam gibi sistemin “tetikçisi” sayılabilecek iş kollarına göre daha bir ağır abi yanı vardır. Yapılan faaliyetin bilimsel disiplinlerle ilişkisinden sebeb bir meslek egosu, sektör ağırlığı, yüksek bir itibarı olmalıdır.
Bu egoyu topluma gösterebilecek, itibarı yönetecek, sektör değerini yükseltecek yer meslek örgütüdür. Meslek örgütü şirketlerin birbirlerine karşı pozisyon aldıkları, rekabet duygularını ifade etmek veya kendilerini savunmak için yer kaptıkları, bir tatil yöresine yerleşmeden önce uğradıkları içine kapalı bir yer olmamalıdır.
Herkesi kapsayıp dışa dönerek sektörün iddiasını yükseltmeli, kafasını kaldırıp “hop, noluyor yahu, ben burdayım“ diyebilmeli, belki de ülkenin toplumsal hayatının iyileşmesine katkı verebilen bir pozisyona ulaşmalıdır.
Hayaller ve gerçekler.
Hayaller TÜAD’da çalışmak, gerçekler kendi işine bakmaktır.
Gelen telefonla, birlikte uzun süren “ayrılık” dönemi sona erer; önerildiği gibi “elim taşın altına“ girer.
Sonuçta bütün araştırma şirketleri bir araya gelir. Daha güçlü bir vizyonda, centilmenliği esas alan yeni bir yapılanmada anlaşılır.
Yapılanmanın özü iç rekabeti minimize etmeye, TÜAD’ın dışarıya odaklanmasını sağlamaya, buna imkân verecek şekilde yönetimlerin bu güçlü vizyon için centilmence ve herkesi kapsayacak şekilde değişimini sağlamaya dayanır.
Herkesi kapsamak, özellikle saha araştırma şirketi veya veri toplama şirketi diye bahsi geçen segmenti kapsamak anlamındadır.
Hani şu sektörün bagajını taşıyan şirketler…