Avrupa şampiyonasında milli takımın gösterdiği performans konusunda yorum yapmayan kaç kişi kalmıştır. Futbola genelde daha az meraklı olduğu bilinen kadınlar dahil, pek az olmalı. Herkesin söyleyeceği bir sözü vardı. Renk,dil,din,mezhep,etnisite,cinsiyet, parti, yetkiayrımı olmaksızın her birimiz bir şey söyledik.
Ama, kimse “ne işimiz var bizim Avrupa şampiyonası’nda arkadaş” demedi.
Türkiye Cumhuriyeti yüzölçümünün yalnızca yüzde 3.1’i Avrupa’da bulunur. Çok büyük kısım Asya’dadır. Toprağımız bu kadar Asya iken neden hiç kimse” bizim Avrupa şampiyonası’nda ne işimiz var”diye çıkış yapmıyor?
Siyaset daha popüler,daha çoğunluğu seven bir ortam. Zaman zaman Avrupa Birliği’nden çıkalım, Parlementosu’ndan çıkalım diye görüş bildirenler oluyor. Ama, hiç kimse “gidip Asya Kupası’nda Katar’la ,Çin’le, Irak’la, Suudi Arabistan’la mücadele edelim” demiyor. Üstelik şansımız da artacakken.AFC Asya Kupası her dört yılda bir yapılıyor. 2015’de Avustralya şampiyon oldu, 2011’de Katar.
İstisnasız her birimiz Avrupa’da rekabet etmek, İspanya’yı yenmek, Fransa’yı elemek ve birgün finalde Almanya’yı geçmek istiyoruz. İzlanda,Çek Cumhuriyeti,Slovakya kağıt üstünde zaten hafif kalıyor.
İşte bu Türkiye’nin derin birliğidir. Bütün diğer farklılıkların üstünde (veya derinlerde altında) bizi birleştirir. Kendimize belki pek de ayırdında olmadan çizdiğimiz yolu, yönü,iddiayı gösterir. Kendimize biçtiğimiz yer Avrupa’dır. Eleştirilir birçok yanını bulsak da genel referanslarımızı Avrupa ile tanımlanan temel insani gelişme değerleri oluşturur. Osmanlı ile başlayan, Cumhuriyet’le formatını bulan ve her birimizin ideolojiler üstü (veya altı) içine işleyen referans noktamız Asya değil Avrupa’dır.
Türkiye’nin “derin Avrupa birliği”, bugün yaşadığımız, bazen canımızı çok sıkan iç sorunlarımızı aşmak konusunda bizi hep güçlü bir umutla beslemektedir.